Bu, bir tarikat ya da cemaat liderliği görünümünde çok daha tehlikeli hale geliyor, zira adeta karşısında hipnoz oluşlara uygulanan bir fesat var…
Yaşanan zihinsel bulanıklığın, kolektif hafıza buhranının çok temel sebepleri var elbette. Bu temel sebepler üzerine birazcık eğildiğinizde çok önemli berraklaştırıcı sonuçlar elde edebiliyorsunuz.
Çünkü toplumsal hafıza, tarihte ilk defa buhran yaşamıyor. Hatta öyle ki bugünkünden daha derin buhranlar var… Dünyanın pek çok yerinden örnekler vermek mümkün bu buhrana… Fakat bugün bizi daha çok ilgilendirene odaklanmak durumundayız… Zira “ateş” içeridedir…
Çırası dışarıdan bu ateşi söndürmek, öncelikle durumu tespit etmekten ve zihinleri berraklaştırmaktan geçiyor… İşte bu noktada Mevlana Hazretlerine gitmek ve ondan ilham alarak işe başlamak isabetli olacaktır kanaatimce. O zat ne diyordu:
“Hamuru bozuk olana ilim ve fen öğretmek, yol kesicinin eline kılıç vermekten farksızdır; hatta sarhoşun eline kılıç vermekten de beter! Mal ve mevki gibi ilim de mayası bozukların elinde fitne ve fesad âletidir!”
Mesnevî’nin manzum mütercimi Nahîfî’nin kaleminden aktarılan bu satırların müellifi, bugün yaşadığımız buhranın çok daha beterlerine şahit oldu kuşkusuz; mukîmi olduğu ve Moğol saldırılarıyla darmadağın olmuş bir coğrafyanın buhranı üstelik… O vesileyle de ne güzel bir berraklaştırma ölçeği sunuyor bize…
Ülkemizde yaşadığımız zihinsel bulanıklığın en büyük mimarı olan FETÖ yapılanmasının elindeki bilgi gücünü ve de onu yayma araçlarını düşündüğünüzde, nasıl bir bulandırma ve buhran oluşturma kudretinin ortaya çıkabileceğini tahmin etmek elbette zor değildir…
Kendi ülkesiyle ilgili niyetleri kötüye evrilmiş, dolayısıyla da hamuru bozulmuş bir kitlenin elinde bilginin nereler üretebildiğinin çok açık göstergesidir yaşananlar…
Bir cahilin fesad üretmesiyle bilgilinin ki aynı olamaz… Bilgili insan usulü bozarak, bir ayeti ya da hadisi de bozduğu usulle delil göstererek fesad üretebildiği için çok daha tehlikelidir… Bu, bir tarikat ya da cemaat liderliği görünümünde çok daha tehlikeli hale geliyor, zira adeta karşısında hipnoz oluşlara uygulanan bir fesat var…
Yine bu noktada Fuzûli de neredeyse Mevlana Hazretleriyle aynı noktada birleşir.
Ona göre de: “Fesad ehline ilim öğretmek katliam için cellada kılıç vermekle birdir.”
Bu yapıyı çok tehlikeli kılan en önemli şey bir tarafta “akl-ı evvel” olarak her şeyin en iyisini bildiğini iddia eden “aydın ihaneti” diğer tarafta ise bu “ahkâm” koyucu aklı-ı evvellerin hükümlerini uygulama kudretine sahip bürokratik güçleridir…
Sızılmış iktidar erkinin bütün güç ve kabiliyetlerini üstelikte kanun marifetiyle amaca hizmet ettirmenin en etkin yolunu açan bu “aydın ihaneti” tarihin en büyük ve en sofistike olanlarından biriydi kuşkusuz…
Bilgiye erişim gücü olmayan bir zekânın üreteceği fitnenin gücü bu denli tahripkâr olamazdı. Neyi sökeceğini çok iyi analiz etmiş olan bu “hamuru bozuk” kitle geride ancak uzun bir mücadele ile yeniden berraklaştırabileceğimiz bulanık bir kolektif hafıza bıraktı…
Yorumun hakikate galebe çaldığı, dolayısıyla da neyin doğru neyin yanlış olduğunun ideolojik bakıştan vareste kalamadığı bir bulanıklık hali bu…
Bizi bu tabloyla karşı karşıya bırakan şeyin önce “aydın ihaneti”yle başladığını çok iyi bilmemiz lazım. Bu sebeple durulmanın da yine öncelikle “aydın” düzeyinde, bilgi düzeyinde gerçekleşmesi şart… Bu noktada hamuru sağlam aydınlarımıza çok iş düşüyor demektir.
Her türlü çabaya rağmen bizi bu berraklığa erdirecek çok güçlü ilim adamlarımız var; hem de her sahada…
“Asil azmaz bal kokmaz, kokarsa yağ kokar çünkü aslı ayrandır”sözünü yere düşürmeyecekmayası sağlam ilim ehlinin, mayası bozuklardan kat be kat fazla olduğuna da yürekten inanıyorum…