Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

Diriliş Postası’ndaki ilk yazım. Bir haftadır en güzel giriş cümlesini arıyorum. Besmele’den daha güzel, daha anlamlı, daha derin; günümüz jargonu ile daha afilli, daha havalı bir giriş cümlesi bulamadım. Her işin başı. Allah’a hamd!

O’na hamd eder, hayatta ve yazarken O’ndan yardım dileriz. Allah’ın doğru yola ilettiğini sapıtacak, saptırdığını da doğru yola iletecek yoktur. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka İlah yoktur. Yine şahadet ederim ki, Hz. Muhammed (sav) O’nun kulu ve Rasulüdür!

Allah, insanlara, O’na (sav) itaat etmeyi, O’nu (sav) takip etmeyi emretti. İzzet, kuvvet, zafer ve dünyaya hükmetmek O’nun  (sav) izinden gidenlere; zillet, perişanlık, acizlik, zayıflık, korkaklık da O’na (sav) karşı gelip isyan edenlere verildi.

Bu başlık ve bu girişi okuduktan sonra dini yazılar yazacağımı, beni dini konularda uzman biri zannetmiş olabilirsiniz. Ne dini konularda uzmanım, ne de dini yazılar yazacağım. Güzel, hayırlı işlere böyle başlamak, böyle gitmesini temenni etmekten daha güzel bir giriş olamayacağını düşündüğüm için bu satırlarla sizi meşgul ettim.

Şimdi gündeme dönelim.

*

Başlamak en zor olan…

İlk yazının ağırlığını düşündükçe ezildim. Ben bir yazı yazmanın sorumluluğu altında kalmış ve iki büklüm ezilmişken; Osmanlı’nın gidişinden sonra; dünyayı, İslam dünyasını, Müslümanları iki büklüm yapıp, inip inip inletenler aklıma geldi.

Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesinden sonra kan gölüne dönmüş, ölümden ölüme koşulan coğrafyalar, kıtalar, ülkeler…

Ölümden ölüm beğenen insanlar, hayat ile ölüm arasındaki ince çizgiyi daha anlayamamış çocuklar, namahrem eli değmemiş neneler, analar, kızların çığlıkları…

Kan ağlayan gözler, kan ağlayan bulutlar, kan akan nehirler…

İşte tüm bu işgal, ölüm ve zulümlerin altına gururla imzasını atan ABD’de Başkanlık seçimi yapıldı. Clinton favoriydi, Trump kazandı.

Değişen bir şey olacak mı? Herkes biliyor ki, değişen bir şey olmayacak.

2001’de Afganistan’ı, 2003’de Irak’ı işgal emrini veren Demokrat Partili Başkan George W. Bush, başkanlık koltuğunu Demokrat Partili Obama’ya devrettiğinde tüm dünyaya Obama’nın “barış havarisi” olduğu, “şahin Neo-Conların” devrinin bittiği anlatılıyordu.

Bush’un kan gölüne çevirdiği İslam dünyasına pozitif mesajlar vereceği beklentisini karşılıksız bırakmayan Obama, ilk resmi ziyaretini Mısır’a yaparak “münafık süreç” stratejisinin de ilk adımını attı. Obama’dan beklenen huzurun gelmesi bir tarafa, “münafık süreç” demokrasi ile yönetilmese de kargaşanın olmadığı, kardeşin kardeşi öldürmediği Tunus, Cezayir, Libya, Mısır ve Suriye’yi de kan denizine çevirdi. Bush’un “terörle mücadele”, “kitle imha silahları var” bahanesiyle vurduğu İslam coğrafyasında ölmek, öldürülmek rutin bir iş; Müslüman kanı ise en ucuz sıvı oldu.

Obama’nın Mısır’da “demokrasiyi askerlere inşa ettirme” operasyonu, 15 Temmuz’da Türkiye’de başarılı olamadı. Bush’dan Afganistan ve Irak’taki ölüm oyununu devralan “münafık Demokrat” Obama, Suriye’deki ölüm oyununu “kafir Cumhuriyetçi”  Trump’a devretmiş oldu. Planda Türkiye’de vardı ama Cumhuriyetçiler karşısında hezimet yaşayan Obama ve Clinton’a; halkımız da “karşı darbe ile” demokrasi meydanlarında mağlubiyeti tattırdı.

Obama’nın “münafık başkanlık” döneminde Müslümanlar ve Türkiye ile ilgili “gri” açıklamaları hep bir umut oldu. Acaba ABD, “ölüm tarlalarına çevirdiği” İslam coğrafyasından çekilir miydi? Biz ABD’nin çekilmesini beklerken, onlar Irak ve Suriye’yi “terör ve terörist üretme laboratuvarına” çevirdi. Eski bir kölenin soyundan gelmek, dedesinin Müslüman olması, zenci olmak; bir Başkan’ın vicdanlı olması için yeterli gerekçeler olmuyormuş.

Herkes ABD’nin yeni Başkan’ı Trump’ın İslamafobi açıklamalarını tartışıyor. Obama’nın İslam karşıtı açıklamaları yoktu da ne oldu? Biri “münafıkça” bir yaklaşımla başkanlık dönemini bitirdi. Diğeri de “kafirçe” ve “açık bir düşmanlıkla” ABD’yi ve “en kötüsü dünyayı yönetecek.” Trump, ilk konuşmasında söylediği gibi, “Amerikan çıkarları her zaman önceliğimiz…”

“Gitti münafık demokrat Obama, geldi kâfir Cumhuriyetçi Trump”. ABD Başkanlık seçiminin Müslümanlar için özeti budur!

İslam coğrafyasına ne zaman mı bahar gelecek? Biz ne zaman Müslüman gibi yaşamaya başlarsak…