Millet ve devlet olarak o kadar çok derdimiz var ki! Kendi halimize kalıp da kendi derdimizle meşgul olamıyoruz. İçeriden ve dışarıdan kesilmeyen bir kuşatma içerisindeyiz. Ülkemize sahip çıkmak için nice canlarımız feda oluyor. Ama düşmanlar hala doymuyor. Bütün bunlara rağmen çalışmak ve yine çalışmak mecburiyetindeyiz. Yılmak ve usanmak yok.
Bu satırları yazmamın sebebi gençliğimiz. Yine onları dışarılarda ne yazık ki bir kız ve bir erkek ya da daha kalabalık ve karmaşık olarak görmekteyiz. Kimi açık kimi kapalı.(!) Perişan bir vaziyette. Evet, ne olacak gençliğimiz?
İmam Hatiplerimiz çoğalıyor günden güne ama içini doldurmak gerekiyor. Sadece onlarla iş bitmiyor, dışarıda milyonlar var. Maddi imkânlar arttıkça ahlâkî yozlaşma da artıyor. Ellerine verilen tabletler sadece boşa ve ahlâksızlığa harcanan vakitleri artırıyor. Ellerindeki son model telefonlar ise adeta onları çıldırtıyor. Çalışmak mı? O da ne? Misafire, anne ve babaya hizmet mi? Olur mu öyle şey? Hangi devirde yaşıyoruz?
Evet. Cibril Hadisi aklımıza geliyor. Allah Rasûlü Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Kıyamet Alametlerini sayarken, “cariyeler efendilerini doğurduğu zaman” buyurmuşlardı. (Müslim, Îmân 1, 5.) Evet, şimdi anneler dünyaya getirdikleri çocuklarına hizmet ediyor. Hadis-i Şerif zamanımızda daha iyi anlaşılıyor. Batının batası tekniği, bizim yavrularımızı da bu hale getirdi. Tehlikenin boyutu büyümeden keşke tedbirler alabilsek.
Ne olacak gençliğimizin hali?
Bunu sormalıyız daima kendimize. Yavrularımız ve torunlarımız ve diğer evlatlar. Hepsi bizim çocuklarımız. Emanet edilecek ellere dikkat etmek gerekir. Şu anda hala öyle yerler var ki din adına rezalet ortaya koyuyor. İtikadî sıkıntılar çıkarıyor. Dine karşı tavır alanlar ise zaten belli. Allah yardımcımız olsun.
Onun için yine devletimize büyük görevler düşüyor. Eğitim sistemimiz tekrar gözden geçirilmeli. Bunca sıkıntı içerisinde olabilir mi dememeliyiz. Çünkü önemli işler, çoğu zaman telaşlı zamanlarda yapılır.
Öğretmenlerimiz önce örnek olmalı. Dışarıda sigara içen bir öğretmen, öğrencisine nasıl sigara içme diyebilir? Giyim kuşamı berbat olan bir öğretmenin ahlaktan bahsetmesi mümkün olabilir mi? Aynı zamanda bu kutsal vazife, fedakârlık gerektirir. Gerçi şimdi hocalar talebelere hiçbir şey diyemiyor. Anında şikâyet ve soruşturma. O zaman nasıl disipline edilecek bunca nesil?
Davası olmayan bir nesil neye yarar? Bomboş ve hedefsiz bir insandan ne beklenebilir ki? Hem dünyası ve hem de ahireti heder olmaz mı? “Ben davasız Müslümandan usandım!” demiş ya Şems-i Tebrizî (r.al.).
ÖNCE ALLAH’A KULLUĞU ÖĞRETMELİYİZ
Yavrularımızı Allah’a kul olacak şekilde yetiştirmeliyiz. İnsan Allah’a kul olmalı, ona buna değil. Kulluğun hakikatine eren kişi ise, diğer görevlerini hakkıyla yerine getirmenin gayretinde olacaktır. Bu da samimiyete bağlıdır. Zira Din, samimiyettir. Rasûlullah (s.a.v.) “Din, bütünüyle samimiyetten ibarettir,” buyurmuşlar; kendisine, “Kime karşı samimiyet ve sadakat gösterilecek?” diye sorulunca da: “Allah’a, Kitabına, Rasûlüne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlara karşı,” cevabını vermiştir. (Müslim, İman, 95.)
Kur’an-ı Kerim’in bütününde de inanç ve iyi davranışların yalnızca Allah’ı memnun etmek için yapılmasının gerekliliğine vurgu yapılmıştır. Örneğin, Zümer sûresinin 2. âyetinde Kur’an bize şöyle seslenir: “(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et!”
Evet, dini sadece Allah’a has kılarak O’na kulluk yapmalı ve nesillerimizi de buna göre yetiştirmeliyiz. Zira onlar bize Allah’ın (cc) emanetidir. Onlardan da hesaba çekileceğiz. Onları ateşten korumak bizim sorumluluğumuzdur. Yüce Rabbimizin şu emri açıkça bunu göstermektedir: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!” (Tahrim Sûresi 6)
Rabbimiz yâr ve yardımcımız olsun…