Türkiye gerçekten çok önemli bir coğrafi konumda yer almaktadır. Dolayısıyla önümüzdeki uzun bir süre boyunca tüm çevresiyle dost olabilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca, tüm bölge ülkelerine siyasi yapılanmalarında yardımcı olmak ve onlarla iyi ilişkiler içinde olmak durumundadır. Keza, Ortadoğu krizlerini yönetme konusunda Avrupa Birliği ülkeleriyle de uyumlu politikalar geliştirmeye çalışmalıdır. Çünkü, bölgesel büyük bir güç olarak Türkiye, bölgede dengeleri gözetebilme konumuna sahip yegâne devlettir. Nitekim, tüm bölge halklarını birbirine bağlayan ortak bir kaderimiz ve ortak bir geleceğimiz bulunmaktadır.
Yakın gelecekte ortak tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya bulunduğumuzdan dolayı, istikrar arayan yeni bir dünyanın inşasına yönelik girişimlere şahit olacağız. En azından oyun kurucular istikrar arayışı içinde olacaktır. Kanaatimce Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu devletlerinin ortak menfaatleri bir tek yaklaşımla sağlanabilecektir: Dünyanın, yönetimin büyük devletlerin elinde olduğu eski formlarından birine dönmesi. Zira, küçük devletler çoğunlukla iç sorunlarını çözemeyip kaosa sürüklenmektedir. Makul bir süre içerisinde çözüme kavuşturulamayan sorunlar krize dönüşmekte ve iş çığırından çıkmaktadır.
Bölgemizin gelecekteki en büyük problemlerinden birisi Suriye meselesidir. Çünkü, etnik grupların geleceğiyle oynayan hakim güçler tarafından üretilmiş anlamsız bir problemdir. Çatışmaların içine dini de katmaları Suriye’de şahit olduğumuz bugünkü trajik sahneyi doğurmuştur. Bu, dünyada bir çok devletin maruz kaldığı bir hastalık durumudur. Bu hastalık yüz binlerce kurban almadan durmuyor. Demek istediğim odur ki, Suriye’deki durum Esed rejiminin tek başına dayattığı bir güç gösterisi değildir. Bilakis, karmaşık kurguya sahip bir yapının ürettiği zehirli projelerden biridir. Bu yapı bölgede halen mevcut olmayan yeni çatışma dosyaları açmaya da yeltenmektedir. Bölgemiz ve ülkelerimiz kaosa işte böyle sürükleniyor. Sosyal dokuyu tahrip etmek bir takım korsanlar eliyle kolayca mümkün olabilmektedir. Oysa, bu dokuyu ıslah etmek zorlu bir sürece ve pahalıya mal olmaktadır.
Çok çeşitli ve sonu gelmez çatışmalara sahne olan ülkelerimizin ana problemi tektir ve ortaktır: Anayasanın ve kanunların yokluğu. Dolayısıyla şahıslar yasaların ve o yasaları koruyup işletecek devlet adamlarının yokluğunu istismar ederek insanları oyuncak haline getirmektedir. Toplumlarımızın, içinde yaşadığımız gerçek evlerimizin durumu budur.
Türkiye Suriye savaşının yanıbaşında bulunmaktadır. Çünkü en yakın komşusudur. Dolayısıyla Türkiye toplumunun içine girerek kendisini koruyacağı gerçek bir eve ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ev tüm Türkiye halklarını koruması altına alacak olan yeni anayasa ve yeni kanunlar manzumesidir.
Dünya, özellikle Araplar Türkiye’deki olgun demokratik yapıyı görmek zorundadır. Ancak, ülkeyi korumak için tüm toplumun muvafakati ile oluşturulacak yeni bir anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır. Zira, Türkiye’de istikrar arayışının desteklenmesi ve fiilen sağlanması, yararları Türkiye’de başlayarak tüm bölge halklarına yayılacak olan bir husustur. Beklenti, bölgedeki tüm etnik grupların birbiriyle anlaşmasını sağlayacak yeni bir Ortadoğu kimliğinin oluşturulmasıdır. Avrupalılar aralarındaki sorunları, birbirleriyle dayanışma üzerine kurulu yeni bir kimlikle çözdüler. Dünyanın artık milliyetçi, ırkçı söylemleri terk etmesi gerekiyor. Zira bunlar insanları geriye, geçmişe götürmekten başka bir işe yaramıyor, onları ileriye taşıyamıyor.
Talebimiz, Türkiye’de yeni anayasa yapımı sürecinin hızlandırılmasıdır. Hepimizi fırtınadan koruyacak olan evi inşa etmekte acele edin lütfen…
Çeviri: Fethi Güngör