Avrupa, Filistin hatta İsrail kökenli raporlar Gazze’de insani durumun çıkmaz bir sokağa girdiğini ortaya koymaktadır. Ülke içinde bir sosyal patlama ihtimali gitgide yükselmektedir. Çünkü üst üste gelen sosyal krizler birikmiş olup ufukta hiçbir çözüm umudu da gözükmemektedir.
Bu raporlar bana 2014 yılındaki elim kuşatma esnasında Yermuk Kampı’nda yaşan bir olayı hatırlattı. Açlık o kadar uzun sürmüştü ki insanlar ağaç yapraklarını yemeye başlamıştı. Bazı insanlar başka hiçbir yiyecek bulamadığından taze yaprakları ve dalları kemiriyordu. İşte öyle bir ortamda son derece üzücü bir olay gerçekleşmişti. Ben de bu olayı muhabiri olduğum bir uydu kanalı üzerinden duyurmuştum. Üç genç bir yaşlı adamı öldürüp sahip olduklarını paylaşmak üzere aralarında anlaşmıştı. Adamın bütün sahip olduğu da 3 kilo pirinçten ibaretti! Sadece üç kilo pirinci ele geçirmek için bu cinayeti işlemişlerdi! İnsan yaşama ümidini yitirince bu gibi eylemleri kolaylıkla gerçekleştirebiliyor. Zira normal bir zaman diliminde hiç kimse birkaç kilo pirinç için cinayet işlemeyi ya da hırsızlık yapmayı göze almaz.
Sosyologlar belirli zaman dilimlerinde büyük hayretler içerisinde insanın mahiyetine ilişkin çok sayıda soruyla karşı karşıya kalır. Mesela, bu enteresan varlığın davranışlarını belirleyen nedir? İnsana hükmeden sadece ahlaki ve dinî değerler manzumesi midir? Yoksa onun çığırından çıkıp ürkütücü bir insan canavarı haline gelmesi mümkün müdür?
Bilimin ulaştığı sonuç tam da budur. İnsan, normal şartlar altında insanlığının çeşitli derecelerini ortaya koyar. Ancak anormal şartlarda davranışları değişir. Onu ormana benzer bir ortamda kuşatma altına aldığımız zaman tedricen o ormanın vahşi yaratıklarından birine dönüşmektedir. Aynen savaşlarda tecrübe ettiğimiz gibi. Savaşa normal bir beşer olarak girenler savaştan çıktığında insanlıklarının bir kısmını yitirmiş olmaktadır. Çünkü savaşın ağır atmosferi onu yeni hayat tarzları geliştirmeye zorlamaktadır.
Öncelikli isteğimiz, bir ormana dönüşmemesi için Gazze’de insanlık krizinin çözülmesidir. Bu konudaki ikazımı ilk yazışımın üzerinden 10 yıl geçti. Çünkü biz Gazze’de siyasi ufkun bütünüyle kapalı olduğunun farkındayız. Zira bölgede yaşanan bölünmenin üstesinden gelebilecek hiçbir politik program yoktur.
(Rafah) geçiş kapısında gözlemciler de bulunduran Avrupa Birliği Hamas’a terör örgütü muamelesi yapmaktadır. Araplar Hamas ile Hizbullah arasındaki işbirliğini reddetmektedir. Hamas, Fetih Hareketi ile tam bir ortaklığa yanaşmamaktadır. Dolayısıyla mevcut durum, uzun vadeli bir diyalog olmadan üstesinden gelinemeyecek bir sorunlar yumağıdır. Bu da Gazze’de insanlık krizinin kesintisiz devam edeceği anlamına gelmektedir!
Gazze’de insani çözüme insani yardım kuruluşlarının tüm fonlarının kontrol altına alınmasıyla başlanmalıdır. Bu fonlar, insanların geleceğini kötüleştiren bazı siyasetçilerin insafına bırakılmamalıdır. Mesela son günlerde üst düzey yöneticilerden birinin oğlu Gazze’ye yapılan 8 milyon dolarlık bir yardımı teslim aldığını, bu parayı bir spor kompleksi yapmak için harcayacağını kamuoyuna duyurdu.
8 milyon dolarla 120 m2 büyüklüğünde 400 daire yapmak mümkündür. Saldırılarda evleri yıkılan ailelerden dört yüz kadarı inşa edilecek bu yeni dairelere yerleştirilebilir. Hatta bu parayla, yeni evli çocuklarıyla birlikte 800 müşterek ailenin barınma sorunu çözülebilir.
İnsani krizleri çözüme kavuşturma konusunda Türkiye’deki kurum ve kuruluşların uzun bir tecrübeye sahip olduğu kanaatindeyim. Gazze’deki kurum ve kuruluşlarımızı yönetme işini onlar üstlensinler. Böylece krizlerimizden bir kısmını çözmüş oluruz.
Gazze’nin spor kompleksine elbette ihtiyacı var. Ama açlık son bulduktan sonra…