Türkiye’nin dört bir yanında bir taraftan FETÖ davaları devam ediyor, diğer taraftan ise FETÖ üyeleri yeni yeni yakalanıp mahkemelere çıkarılıyor.
En son ise Bülent Arınç’ın damadı tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bunun gibi birçok FETÖ üyesi ise yeni ortaya çıkan deliller, itiraflar ve ihbarlar neticesinde yakalanıp mahkemeye çıkarılıyor. Çoğunluğu da tutuklanarak cezaevlerine yollanıyor.
Ancak bu davalarda yaşananlarla ilgili spekülasyonlar, algı yönetimleri ve bazen de haklı serzenişler olmuyor değil. Mahkemelerin aldığı veya almadığı kararlarla ilgili kamu vicdanını rahatsız eden durumlar ortaya çıkıyor.
En belirgin örnek, Kadir Topbaş’ın damadının tahliye edilmesi… Haklı olarak çok tartışıldı ve hâlâ kamu vicdanını rahatlatacak bir sonuca ulaşılmış değil. Bülent Arınç’ın damadının tutuklanması bile bu olayın gölgesinde kaldı ve insanlar “Nasıl olsa salıverilir.” şeklinde bir düşünceye sahip.
FETÖ’nün ağababalarının, elebaşlarının yakalanamamış olması veya yakalanıp da nüfuz sahibi olanların salıveriliyor olması -en azından milletin algısı böyle- insanların kafasında soru işaretlerine sebep oluyor ve gittikçe güven ortamı kayboluyor sanki.
Tabii bunun yanında bir de darbeci FETÖ mensuplarının mahkemelerdeki laubali tavrı, insanların aklı ve sabrıyla dalga geçen savunmaları herkesi çileden çıkarıyor.
Olayın bir diğer boyutu ise insanların, suçlu olmadığını düşündüğü kişilerin tutuklanıyor olması… FETÖ’nün algı yönetimini çok iyi becermesi, insanları çok rahat aldatması ve çok iyi gizlenmesi insanları aldatıyor olabilir. Mahkemelerin önündeki deliller, bizim bildiğimizin çok ötesinde olabilir. Bu durumda millet, çok iyi bilgilendirilmeli ve insanların zihnindeki yanlış algı değiştirilmeli ve FETÖ mensuplarının mağduriyet rolü oynamasının önüne geçilmeli.
FETÖ davalarındaki bir diğer sıkıntılı nokta ise mahkemelere ve bölgelere göre değişen uygulamalar… Bir yerde, bir mahkeme kadınları, yaşlıları, sağlık sorunları olanları adli kontrol şartıyla serbest bırakırken başka bir mahkemenin her önüne geleni içeri tıkıyor ve aylarca sorgusuz sualsiz içeride tutuyor olması… Örneğin Erzurum’da 250-300 arası kişi FETÖ’den içerideyken Kars’ta binden fazla kişinin içeride olması… Buralardaki hâkimler, risk almadan her önüne geleni içeri mi tıkıyor yoksa bilinçli bir mağduriyet oluşturma çabası mı söz konusu? Bence araştırılmalı!..
Örneğin Kars’ta daha önce FETÖ yurtlarında çalışmış, ancak 2014’te ayrılmış bir hanım var. Telefonunda da ByLock yüklüymüş ve bir süre sonra 2014 yılı içinde darbe girişiminden çok önce kaldırmış ve hareketten de ayrılmış. Yakalama kararı çıkınca kadın, kendi gelip teslim olmuş, ne zaman ayrıldığını anlatmış, ByLock üzerinden sadece yurtla ilgili mesajlaşmalar yapmış. Ancak kadın aylardır tutuklu… Yeni evli, kocasının da onlarla hiç yolu kesişmemiş ve vatanına, milletine, devletine oldukça bağlı milliyetçi muhafazakâr bir adam ve adam, karısından emin olduğu için de devlete küsmüş. Kadın ayrıca aynı hapishanede olan ve FETÖ ile ilgili hiçbir bilgi paylaşmamış diğer kadınlarla kalıyor ve onların da tacizine uğruyor ayrıca. “Bak sen her şeyi anlattın da ne oldu? Sen de yatıyorsun biz de yatıyoruz.” diyorlar her gün.
Kısacası, bu FETÖ davaları hızlanmalı ve özellikle kadınlar üzerinden mağduriyet algısı oluşturulmasının önüne geçilmeli…
Biliyoruz devletin, hâkim ve savcıların işi zor… Bu FETÖ davları iki ucu pis değnek…
Ancak devletin ve mahkemelerin görevi de vatandaşı koruyup haksızlığa uğramasını ve adalet duygusunun zedelenmesini önlemek!..