Temeldir sabah namazı
Ey insan!
Kim bilir bu kaçıncı şafaktır acep üzerine doğan?
Ne yaptın şimdiye dek onları?
Var mıdır, bilir misin bundan sonrası?
Bir sevda yumağı misâlince eğrilen kul!
Şimdi geceden sabaha ulaşmanın şükür zamanıdır…
Gel, gönül gözlerin aydınlansın!
Gel, güneşin aydınlattığı gündüzler misâli, ruhunda nice meş’aleler yansın!
İşte bir sabahın daha oldu…
Şükrünü îfaya koş ki, eğirdiğin ipin cennet libasları olsun!
“Haydi namaza!” diyen müezzinlerin sadâları, sana nice hayatlar bahşetsin!
“Haydi felâha!” diye haykıran ebedîyet güfteleri, sana muştular sunsun!
Sonra da şu eşsiz manâ kulaklarında çınlasın:
“Namaz uykudan hayırlıdır, namaz uykudan hayırlıdır.”
Muhammedî bir sadâ göklerde…
Günün başlangıcıdır o…
Senin günün ki, sağlam olsun temeli;
Sabah namazı ile…
***
İşte öğle namazı
Gün yarı oldu.
Bilir misin ey kul, ömrün kaç yarımlar yedi bitirdi?
Ne kaldı sermayen?
Yarın çağrılacaksın hesaba…
Şimdi durma koş, nefsinin hesabını tutmaya.
Altında koşuşturduğun güneşin, bir hiç kalır mahşerin güneşinde.
Kim bilir kaç öğle namazın kayıplara karışıp gitti.
Şimdi tevbe zamanı…
Af ve mağfiret ânı.
Koy başını secdeye!
Koş, nefsini hesaba çekmeye.
Hesaba çekilmezden önce…
Pişmanlık gökyüzünü kaplamadan önce…
Evet, o;
Öğle namazı…
***
Şimdi ikindi namazı
Bilir misin ey insan,
Ömrünün neresindesin?
Belki de güzündesin.
Kışa az kaldı belki…
Ne zaman dönüp ardına bir baktın?
Neler bıraktın, neler aldın ve neler gönderdin?
Ne kadar gayretin oldu, ey inanan!
İnandığın hakîkatlerden neleri hayata geçirdin?
Bilir misin; “İkindi namazını kaçıran bir insanın (uğradığı zarar yönünden) durumu, malını ve ehlini kaybeden kimsenin durumu gibidir.” (Buhârî, mevâkît 14) hadis-i şerifini…
Sen olmadan da gider o ikindiler…
Onlar varacak ama sen olmayacaksın.
O gün acep ne yapacak, nasıl telâfi edebileceksin?
Öyleyse durma…
İkame et onu.
Sensiz gitmesin, seninle olsun…
Onunla ol sen de…
Haydi,
İkindi namazına…
***
Sıra akşam namazında
Bir koşuşturma yaşar insanımız,
Alabildiğine bir hız…
Karanlık çökmeden bitirmek için işleri…
Sen ey insan!
Düşündün mü hiç, asıl ve ebedî karanlıkları?
Dünya karanlığına kalmadan koşuştururken,
Ne yaptın âhiret karanlıklarını?
Nûrun olacak mı abdestin kabir âleminde?
Görülecek mi sîmanda secde izlerin?
Mahşerin derinliklerinde aydınlatacak mı onlar seni?
Bir gün kıyametin koparken akşam vaktinde,
Hazır olacak mı aydınlatmak için yolunu,
Salih amellerin?
Yoksa düşünmedin mi hiç bunları?
Ne olur yazık etme kendine!
Şimdi durma, haydi koş da var,
Huzurullah’ta akşam namazına…
O derunî zevke!
O manevî ziyafete!
O doyumsuz sofraya!
Bil ki o;
Akşam ziyafetin!
***
Vaktin sonudur yatsı namazı
Bir başka güzellik kaplıyor dünyamızı…
Hilâli arıyor gökyüzünde gözlerimiz…
Geceler ki sırlar yüklü;
Kiminde sevinç, kiminde hüzün…
Dört duvar arası sır küpü…
Örtülür kusurlar…
Affa uğrar uykuyu bölüp el açan kullar.
Âşıkla Mâşûk’un vardır nice halleri…
O’nunladır sevenleri…
Sevincine derman mı yeter Hakk’ı sevenlerin…
Yanar, yakılır, mumlar misâli erir.
Gözyaşlarına boğulur…
“Özledim Seni Ey Güzel Rabbim!” diyerek boyunlar bükülür…
İşte şimdi,
O’na götüren günün son vakti;
Sır küpü gecelerin başlangıcı…
Evet, yatmadan önce kılınacak yatsı namazı…
Kıl da pişman olmayasın!
Sakın nazlanmayasın.
Nefsine aldanmayasın!
Ey insan!
Kendini ateşe atmayasın!