3-4 ay önce Kocaeli’de çarşaf giymiş bir şahıs tarafından bankada ki müşteriler rehin alınmış ve bunun üzerine sosyal medyada ’’kara çarşaf yasaklansın’’ kampanyası başlatılmıştı. Sırf bankaya giren hırsız karaçarşaf giymiş diye…
Bak bak bak…
İçki içip sarhoş olanların işledikleri hırsızlık, adam yaralama, adam öldürme, toplum huzurunu bozma ve tecavüz suçlarından dolayı içkinin yasaklanması adına hiçbir şey yapmayıp; hatta gece içki satışının yasaklanmasını bile protesto eden varlıklar kendi din düşmanlıklarını meşrulaştırma yolu bulmuşlar.
Kıyafetlerin yadırganmasının artık çok sırıttığını ve 28 Şubat’ların bin yıl sürmeyeceğini görenler böyle basit ve gayri akli yöntemlere başvuruyorlar. Yazık… Çok yazık…
Yine bugün; Ensar vakfında öğretmenlik yapmış pedofili hastası sapık birinin yaptıkları tüm Ensar vakfına ve onu da aşarak tüm İslam camiasına ve İslamiyet dinine atfediliyor.
Dün kara çarşaf yasaklansın diyenlerle bugün bir kişinin sapkınlığını tüm insanlara mal edenler aynı kişiler.
Her gördüğü sakallıyı DAEŞ’li telakki edenlerle her dindarım diyeni yobaz olarak damgalayanlar aynı kişiler.
Biz bunları daha çok ‘’islamofobik şahsiyetler’’ olarak nitelendiriyoruz.
Her Kürt’ü terörist olarak görenlerle her Türk’ü faşist olarak görenlerin aynı zihniyeti paylaştığı ifrata düşmüş septik beyin malikleri.
Bu ‘’insan toplulukları’’ kendi cenahından kesimlerin yaptıkları aşırılıkları kendilerinden ayrı tutup failin şahsına monte ederken; karşıt oldukları düşünce ve ideolojileri çürütmek adına suçu genelleştirme çabasına girişiyorlar.
Bu genelleştirme ne hukuka ne de adalete sığar. Anayasamızın 38.maddesinin 7.fıkrası şöyle der: ‘’Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz’’. Bunu bide vicdanlara tahvil etmek gerekir.
Her gün birçok kötü olay yaşanıyor ve bu olayların da mecburi olarak failleri oluyor. Ve her fail genelde bir gruba, partiye veya ideolojiye sahip oluyor. Şimdi her kötü fiil işleyen failin fiilini, bulunduğu gruba veya ideolojiye atfetmek ne kadar büyük bir zulüm olur; düşünmek gerekli. Ve böyle bir durumda kötü bir vaziyete düşmemiş olan kimsenin kalması mümkün mü?
Fakat bunların hiçbiri Ensar Vakfı’nın basiretsiz davranışını örtemez. Mevzu bahis vakfın öğretmen ve personel seçiminde daha basiretli ve ferasetli davranması zaruridir. Bu vaziyetin doğmasında ihmali bulunan kim varsa sorumluluğu üzerine almalı ve hakkında gerekli işlemler yapılmalıdır. Bundan sonra da daha dikkatli ve titiz davranılmalıdır. Hele de söz konusu olan çocuklarsa, hassasiyet maksimize edilmelidir.