Nur Suresi’nde; ‘bizzat dilin kendisinin, söven kişi aleyhine şahadette bulunacağı ve sahibini mahkûm ettireceği’ ifade edilmiştir.
İkindi vakti gibiydi. Baharın müjdecisi cemreler birer birer düşer iken ben de her zaman olduğu gibi kuş sesleri arasında yürüyüşe çıkmıştım. Yürüyüş yaparken mümkün olduğu kadar yeşil alanlardan ve parklardan geçmeye özen gösteririm.
Okul çıkışı liseli gençlerin de uğrak yerleri olan bu parklar, bu saatlerde biraz daha kalabalık oluyor. Gülen, oynayan, şakalaşan gençlerin arasında ilerlerken uzaklardan kulağımı çok fena tırmalayan bir bağırtı sesi geldi. Sesin geldiği yöne bakınca anladım ki; kızlı-erkekli bir grup içerisinde bir delikanlı el kol hareketleri yaparak hoyratça avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Bu kadar patırtı hayra alamet değil diyerek biraz daha yaklaşınca anladım ki bu delikanlı meğerse bağırmıyor, böğürüyormuş! İki yüz, bilemediniz üç yüz metre ilerideki bir başka delikanlıya boyun damarlarını şişirerek ve ağzından tükürükler saçarak bir şeyler söylüyor. Söylerken de akıllara ziyan bir şekilde ambalajı açılmamış cinsel içerikli küfürler ediyor. Ar damarı çatlamış, zekâ yoksunu bu genç hemen yanı başındaki kız arkadaşlarını umursamaksızın hoyratça ve gülerek öyle küfürler ediyor ki, inanın o küfürlerden benim yüzüm kızardı. İlk elden itiraf edeyim ki ürperdim!
Çünkü her ne kadar muhatabı erkekte olsa, ettiği küfürlerin tamamı kadına yönelik ve kadını aşağılayan ağza alınmayacak kadar kötü sözlerden oluşuyordu.
İşin en garip tarafı da bu terbiye noksanı delikanlı sıradanmışçasına avazı çıktığı kadar bağırarak küfür ediyor, çevrede bulunan herkeste bu söz kirliliğini normal bir şey gibi görüp duymazlıktan geliyordu. Bu ülkenin çimentosunu, geleceğimizin teminatını (!) oluşturacak bu delikanlıya ‘gevşeyen vidasını sıkmak ve içine kim kaçtı senin’ demek için derhal müdahale ettim. Önce diklendi, sonra çekip gitti. Bu utanç vesilesi durum karşısında; İnsanlığımdan da, Müslümanlığımdan da, Türklüğümden de çok utandım!
Kıymetli dostlar; küfür basit ve zayıf insanların işidir ve derhal tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Kimilerine göre alışkanlık, kimilerine göre de stres atmanın deşarj olmanın bir yoludur. Bana göre de insana yakışmayan, kişiyi alçaltan, ilişkileri türbülansa sokan ahlaksızca bir eylemdir. Lakin su götürmez bir gerçeğimiz var ki; o da ağzı olan herkes ama herkes küfrediyor! Millette ne utanma kaldı, ne de arlanma!
Toplumumuzun kalitesini bozan küfürlü konuşmalar sözüm ona mizahla birlikte o kadar hayatımızın içerisine girdi ki, artık bizler bu çirkin durumu çok fazla yadırgamıyoruz.
Hâlbuki hepimizin annesi, eşi, kardeşi, ablası var değil mi? Başta sosyal medya olmak üzere; çarşıda pazarda, sokakta okulda, toplu taşıma araçlarında kısaca her yerde küfürlü konuşmalara şahit oluyoruz. O hale geldik ki toplumda küfür edenler değil de sanki artık küfür etmeyenler dışlanıyor.
Hatta kadınlar bile küfür ediyor! Bizim çocukluğumuzda da küfrü bilinçli bir şekilde öğreten ve bu durumdan keyif alan eksik akıllı ebeveynler de vardı. Lakin bizim analarımız ağzımıza biber sürerdi. Unutmayın!
Bir kimsenin anne-babasına sövmek çok büyük günahtır. Ve dahi kul hakkıdır. Muhatabı affetmedikçe bu günahın affı da mümkün değildir. Küfrün günahı da küfürleşmeyi ilk başlatan kişiye yazılır. Nur Suresi’nde; ‘bizzat dilin kendisinin, söven kişi aleyhine şahadette bulunacağı ve sahibini mahkûm ettireceği’ ifade edilmiştir.
Ezcümle demem o ki kıymetli dostlar; gerek güncel yaşamda gerekse sosyal medyada küfür etmeden de konuşabilir, yorum yapabilir ve hatta tartışabiliriz. Bunlar gayet normal olan şeylerdir. Normal olmayan ise küfürdür. Yaşanan bu utanç vesilesi travma karşısında artık sözün bittiği yerdeyiz.
Sorumlulukları kuşanma vaktimiz gelmiştir. Çözümsüzlüğü çözüm olarak göremez, gençlerimizi heba edemeyiz. Küfürlü konuşma her yerde ama her yerde yasaklanmalıdır! Toplumun intiharına sebep olan bu ahlaki çürümeden sanırım ancak bu şekilde kurtulabiliriz…
Selametle…