Dolar işinde, davulun bizim boynuzumuzda olduğu kesin de acaba tokmak kimin elinde? Dolar yine hareketlendi ya, herkesi aldı bir merak. Acaba bu mübarek yeşil kâğıt nereye kadar yükselir, alsak mı satsak mı? Yastık altına bassak mı diye. Ne demiş akil adamlar doların mı var derdin var. Bu nedenle biz şimdilik dolar işini bir kenara bırakalım da müflis köfteci yasasını anlatalım.
Müflis köfteci yasasına gâvurlar, Murphy Yasası da derlerse de aslı müflis köfteci yasasıdır. Ekmek arası köfte satan seyyar köftecileri bilirsiniz. Hani sıhhi/hijyenik değildir diye alıp yemekten imtina ettiğiniz ama kokusu ve tadı ile sizi baştan çıkaran köfteleri satan köfteciler var ya onlardan bahsediyorum. İşte onlardan birisi oğlunu okuturmuş. İşleri de tıkırındaymış ki oğlunu Amerika’ya master yapmaya da göndermiş. Oğlan da mastırını, doktorasını bitirmiş ve IMF’de işe başlamış. Evet hatırladınız! Tıpkı, bizim Kemal Derviş gibi. Sonra bu oğlancığız doktorası, Amerika tecrübesi ile birlikte Türkiye’ye dönmüş. Bizim Merkez Bankası’nda yüksek bir pozisyonda işe başlamış. Bir süre sonra oğlan, babasını ziyarete gitmiş. Hal hatır muhabbet faslından sonra köfteci, oğluna sormuş: “Oğlum ekonomini nasıl gidiyor, vaziyet nasıl?”
Oğlan başlamış anlatmaya; göstergeler, görünümler, rasyolar filan, sonunda lafı bağlamış. Anlayacağın babacım ekonomik göstergeler pek iç açıcı değil. Tasarruf tedbirlerini uygulamak şart demiş. Oğlu oradan ayrılınca babanın göğsü kabarmış, ne iyi ettim de bunca yıl boyunca oğlumu okuttum. Bak o olmasa şimdi batıp gidecektim demiş. O akşamdan itibaren bir dizi ekonomik tedbiri, oğlunun tarif ettiği ölçümleme metotlarını kullanarak hayata geçirmiş. Haftalık köfte satışlarını, günlük satış ortalamalarını bulmuş, fire miktarını hesaplamış ve fire miktarını azaltmak için ertesi günden itibaren fire oranı kadar üretimi azaltmaya başlamış. Bir ay sonra tekrar ölçme değerlendirme yaptığında satışların belirgin bir şekilde düştüğünü, fakat firenin aynı kaldığını saptamış. Bak demiş benim oğlan işi biliyor, kriz emareleri hemen görünmeye başladı. Tekrar hesap kitap yapmış ve ikinci tedbir paketini devreye sokmuş. Bu sefer ilave tedbir paketinde köftenin gramajını düşürmeyi de ihmal etmemiş. İkinci ay sonu ölçümlerinde de benzeri tablo ortaya çıkmış. Böyle böyle yılların köftecisi adamcağız, bir seneye kalmadan işi bırakacak noktaya gelmiş. Ama işi bırakırken bile oğlunun ne büyük bir ekonomist olduğunu uygulamalı olarak görmekten pek bir mutluymuş.
Gelelim dolar hikâyesine, Bretton Woods sisteminin ABD tarafından lağvedilmesinden sonra, doların değerinin herhangi bir ekonomik ilişkisi kalmamıştır. Para hakkında ileri sürülen teorilerin hiçbirisinin dolar ile birebir ilişkisi yoktur. İktisat teorileri ile dolar arasında bir ilişki olsaydı, karşılıksız basılan trilyon dolarlar sonrası doların değerinin yükselmesi değil düşmesi gerekirdi değil mi? Doların değeri de tokmağı da eko-politik sistemi kuranların elinde. Tokmak onların elinde olmasına elinde de, tokmağı vurdukları davul bizim boynumuzda be birader! Müflis köfteci rolüne bayılmaya ne gerek var?