“Okumak özgürlüğe uçmaktır” demişti rahmetli Ali İzzet Begoviç. İnsan okudukça özgürleşir. Cehaletin esaretinden kurtulur. Bir insanın, yaşamını anlamlı kılmasıdır okumak. Bir başka deyişle ne için yaşadığını bilmesine giden yoldur okumak. Onun için “Oku”dur ilk emir. Neyi okuyacak kutlu peygamber? Hayatı. Yaşadığı beldenin dengelerini… İyi okumalı, kavramalı ki, yükleneceği duyurma, değiştirme, ıslah etme görevini hakkıyla üslenebilsin…

Biz, maalesef çok yoğun okuyan bir toplum değiliz. Ancak konuşmaya geldi mi, mikrofonu elimize aldık mı bırakmayı bilmiyoruz. Dikkat edin çok az insan vardır çevrenizde kesin emin olmadığı, uzmanlık alanı olmayan konuda fikir yürütmeyen, manidar bir atasözümüz derki; “Hedefi olmayan, nereye nişan aldığını bilemez” konuşma yapacak kişi, konuya ait verileri toplamalı, referans aldığı bilgileri not etmelidir. Araştırdığı konu ile ilgili literatürü iyi tetkik etmeli, bilgileri sentezleyerek, anlamlı bütünlük kurmalıdır.“Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz.”

Kitap Okumuyor, Televizyon Seyrediyoruz.

Japonların bir karşılaştırmasına göre kişi başına yılda 4 kitaptan az ise okunmuyor, 4- 10 az okunuyor, 10-20 okunuyor, 20 kitabın üzerinde kitap okuyan bir kişi çok okuyor sınıfına alınmaktadır. 2006 yılında Japonya’da bir yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılırken, Türkiye’de ise 23 milyon 500 bin kitap basılmaktadır. Yine Japonya’da bir kişi yılda 25 kitap okurken, bizde 6 kişi yılda bir kitap okuyormuş. Ovidus “gençliği kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” diyor. Türkiye’de 15 yaşın üzerinde okuma kapasitesine sahip yaklaşık 52 milyon insan olduğu ve her biri bir kitap okusa 52 milyon kitap eder ki bu doğal olarak büyük bir rakam. Ancak satılan toplam kitap sayısına, okuyucu sayısı ile kitap arasındaki orana bakıldığında, sınırlı sayıda kişinin kitap okuduğu anlaşılıyor. Tabii dergi ve gazetelerin okurluğunu tam olarak bilmiyoruz. 1 milyon civarında gazetenin satıldığı ve çoğunun da spor ve magazin kısmının gözden geçirildiği sık sık belirtiliyor. Internet üzerinde gazete okuryazarlığının da halen yaygın olamadığı bazı makalelerin okunuş sayısından çıkarabiliyoruz. Internet’in basılı kitap okuma düzeyini düşürdüğü biliniyor, ancak yinede gelişmiş ülkelerdeki Internet kullanıcıları ile kıyaslandığında ülkemiz halen OECD ülkeleri arasında gerilerde bulunuyor.

Türkiye’de  her 100 kişiden sadece 5’inin kitap okuduğu biliniyor. Bir Japon yılda ortalama 25 kitap, İsviçreli 10 kitap, Fransız  7 kitap okurken Türkiye’de  ise 6 kişi bir kitap okuyor. Yani 150 kişi ancak bir Japon’un bir yılda okuduğu kitap sayısına ulaşabiliyor. AB ülkelerinde kişi başına yıllık kitap harcaması 500 dolarken, Türkiye de bu rakam 2 dolar.

Türkiye’de bir kişi günde ortalama  5 saat  televizyon seyrederken, kitap okumaya yılda  6 saat zaman harcıyor. Kitap okumaya zaman ayıramazken, zamanımızın büyük bir kısmını televizyon karşısında geçirmekle meşgul oluyoruz. Türkiye televizyonlarında yayınlanan bir dizinin reklamlarıyla birlikte  2 saat sürdüğü  varsayalım.  Her gün bir dizi izleyen günde 120 dakikasını harcamış oluyor. Ortalama bir sayfayı 2 dakika sürede  okuduğunu varsayalım. Böylece günde 60 sayfa okumuş olur. Bir kitabın 300 sayfa olduğunu hesaplarsak  5 günde 1 kitap okunmuş olur. Aylık olarak 6 kitap okunur. Yıllık olarak  72  kitap okumaya denk gelir.

Kitap Okumak, Hayatı okumaktır.

Bu durum ilk emri “Oku” olan bir inancın mensuplarına yakışmıyor değil mi? Ümmetin içerisinde bulunduğu zilletten kurtulup, izzetli günlere yeniden kavuşması için millet olarak, ümmet olarak emek harcamamız gerekmektedir. İslam peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) “Okumak/İlim öğrenmek kadın-erkek her Müslüman’a farzdır…” derken dirilişin, diri kalmanın formülünü de vermiyor mu?