Dünyanın kaderini etkileyen dönemler için siyasi tarihçiler çeşitli isimler bulmuşlardır. Roma İmparatorluğu’nun asırlar süren dünya hâkimiyeti için Pax-Romana, İngiliz emperyalizminin Asya, Afrika ve Ortadoğu’da kolonizasyon faaliyetlerini yoğunlaştırdığı 1815’den I. Dünya Savaşı’na kadar olan kısım için Pax-Brittanica demeleri gibi. II. Dünya Savaşı’nın galip ülkeleri tarafından kurulan BM’nin 5’li yapısının hâkim olduğu bugüne kadarki dönemi tanımlamak için ise Pax-Americana ifadesi kullanıldı. İçinde barış (pax) kelimesi geçse de tüm bu dönemler aslında istila ve işgaller sonucu “kan dökülerek sağlanan zorunlu sulh dönemleri” anlamına geliyordu.

1945’ten bu yana ABD ve Batı cephesi ilk defa Ukrayna işgaliyle birlikte Rusya’ya doğrudan cephe açmış durumda. Soğuk Savaş döneminde örtülü olarak sürdürülen savaş Batı’nın kapısına dayanınca işler değişti. Bugüne kadar Çeçenistan’da soykırım yaşanırken Batı seyretmekle yetiniyor; Irak’ta vahşet yaşanırken Rusya sessizliğini koruyabiliyordu. Hatta Afganistan işgaline birlikte onay verebiliyorlardı. Fakat savaş artık düğün evine düşen balistik füzelerle can verip, parmakları, kulakları Mezar-ı Şerif’in dağlarına saçılan kara gözlü çocukların ülkesinde değil.

ANTALYA DİPLOMASİ FORUMU

Tek kutuplu dünyanın çöktüğü, Batı ve Rusya diye iki kutuplu bir dünyanın ise manipülatif akademik çalışmalar dışında aslında hiç var olmadığı bir vasatta Türkiye adeta bir barış vahasına dönüyor. Hükümetin son 13 yıldır izlediği dış politika ülkemizi bağımlılıktan kurtarırken, dünyanın ezilen halklarına umut, küresel güçlerine ise “dengeli ol” mesajı veriyor. Artık Türkiye’nin çabalarına kimsenin bigâne kalma şansı yok.

Bu sene ikincisi yapılan Antalya Diplomasi Forumu sadece 75 ülkeden 80 bakanı, 7 devlet başkanını ve 39 uluslararası teşkilatın üst düzey yöneticisini bir araya getirmedi. Aynı zamanda savaşın ortasındaki iki ülke Rusya ve Ukrayna’nın dış işleri bakanlarını ilk defa çözüm masasına oturtmayı başardı.

BARIŞIN ADRESİ TÜRKİYE

Tansiyonun giderek arttığı Balkanlar’da, Boşnakların lideri Caferovic ile Bosnalı Sırpların lideri Dodik aynı masada oturup sorunlarını tartıştılar. Her iki taraf da sorunlarının çözüm adresi olarak Türkiye’yi gösterdiler. Afganistan’da iktidara gelen Taliban yönetimi ilk defa uluslararası bir platformda kendisini tanıtma imkânı buldu. 20 yıl savaşla boğuşan bir ülke küllerinden yeniden doğarken Türkiye’nin desteğini arkasında buldu.

30 yıl süren Karabağ işgalini sonlandıran Azerbaycan, savaşta en büyük desteği ülkemizden gördü. Fakat dünyadan tecrit edilmiş şekilde yaşayan Ermenistan da çıkış kapısının sadece Türkiye’nin çabalarıyla mümkün olduğunu gördü ve Dışişleri Bakanını zirveye göndererek Azerbaycan ile sorunlarını müzakere masasında halletme yolunu seçti.

Sadece bölgemizin değil, dünyanın barışa ulaşabilmesini sağlayacak tek yolun, Türkiye’nin ortaya koyduğu çözüm önerileriyle mümkün olduğunu artık çok daha fazla ülke görüyor. Tüm bu süreci Libya’dan Suriye’ye, Venezuela’dan Filistin’e kadar pek çok kriz bölgesinde adil ve insani bir yaklaşımı öne çıkartan, aynı zamanda savunma sanayini güçlendirerek ülkemizin caydırıcı gücünü arttıran Cumhurbaşkanımıza borçluyuz.

Bu yüzden sömürgeciliği sahte barış söylemleriyle gizlemeye çalışan anlayışlara karşı, gerçek barışın yolunu gösteren “Erdoğan Etkisi”ni dünya bundan sonra daha fazla konuşacak.