Hazır Lozan tartışmaları başlamışken meselenin kökenine doğru bir yolculuğa çıkmayı deneyelim. Meselenin kökenine doğru seyahati deneyeceğiz, ama Lozan Antlaşması’nı tartışmayacağız! Lozan’ın hezimet mi, zafer mi olduğu konusuna da girmeyeceğiz! Lozan’ın hezimet mi, zafer mi olduğu baktığınız yere göre değişir çünkü!

Lozan’a eğer “Misak-ı Millî” nokta-i nazarından bakarsanız hezimetin dik alasıdır. Hatta 9 Eylül 1922 tarihinden bakarsanız da hezimetin dik alasıdır! Fakat Sevr’den Lozan’a bakarsanız pekâlâ Lozan’ı zafer olarak da görebilirsiniz! Meseleye bizim gibi çok daha farklı bir yerden bakarsanız her halükarda hezimetin dik alasıdır Lozan! Kazanılanlar, ya da kaybedilenlerin çetelesinin tutulduğu bir yer değildir bizim Lozan’a baktığımız yer. Lozan vasıtasıyla Misak-ı Millî gerçekleşmiş olsaydı da büyük bir hezimet olarak görecektik Lozan’ı!

Son tahlilde cumhuriyetin tapusu olarak bakılır Lozan’a! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş belgesi gibi yani! Cumhuriyet’in kurulması iradesinin nereye kadar kurucu kadronun tercihidir, o mesele üzerinde durulduğunu görmedik hiç! Cumhuriyetin kurulmasını murad eden irade 1919 yılının Nisan ayının sonlarına doğru Sultan Vahdeddin’in yeğeni Sami Bey’in Köşkü’nde yapılan toplantıda ittifakla Nuri Paşa’nın Anadolu’da mukavemeti idare etmesi kararının değişmesini kim/ler temin ettiyse, işte kurucu irade odur! Anadolu’daki işgale mukavemeti idare edecek birinin seçilmesi gayesiyle Sultan Vahdeddin tarafından tertip edilen toplantıda Nuri Paşa üzerinde ittifak edilmesine rağmen, toplantıda olması gerektiği halde toplantıya katılmayan, ama toplantı sonucunun değiştirilmesini temin eden paşanın Sami Bey’in Köşkü’ndeki toplantı esnasında İngiliz Sefaretinde olduğuna dair kuvvetli emareler var! İngiliz Sefareti’ndeki görüşmesi nedeniyle Sami Bey’in Köşkü’nde yapılan toplantıya yetişemeyen paşa, mukavemetin başına Nuri Paşa’nın seçilmesini beğenmez ve kendisi Sarı Paşa’yı önerir. Yeniden yapılan toplantıda Erkan-ı Harbiye Reisi toplantı tutanağına Sarı Paşa’yla ilgili olumsuz şerh düşerek tutanağın Sultan Vahdeddin’e gitmesini temin eder! Nisan sonuna doğru yapılan bu toplantının tutanaklarının Murat Bardakçı’da olduğuna dair söylentiler de var! Doğrusunu biz bilemeyiz tabii ki!

Sonrasını biliyorsunuz! 15 Mayıs’ta Bandırma isimli vapura “işkenceci Bennett” namıyla maruf İngiliz İstihbarat subayının muvafakati ve vizesiyle binen Sarı Paşa Anadolu’ya geçer ve mukavemeti yönetir! 9 Eylül 1922’de İzmir’in Yunanlılar’dan temizlenmesiyle de yeni bir dönem başlar! İngiliz ve Fransızlar’ın tek kurşun atmadan İstanbul’u terk etmelerinin üzerinde durup da oyunbozanlık edecek değiliz! Yine İngiliz ve Fransızlar İstanbul’u işgallerinde bulundurduğu yıllarda, işgalcilerle işbirliği yapan birtakım zevatın, cumhuriyet’tEn sonra da makbul ve muteber şahıslar arasına katılmasını masaya yatırarak bir başka oyunbozanlığa imza atacak değiliz. Fakat bunların hepsi yaşandığı için, dile getirilmese de bir gerçeklik olduğu için, görmezden de gelemeyiz!

Kurucu kadronun nereye kadar bir Cumhuriyet kurulmasını irade ettiklerini bilemiyoruz! Fakat bildiğimiz bir şey var: 1919 yılının Nisan ayının sonuna doğru Sami Bey’in Köşkü’nde yapılan toplantıda Sarı Paşa’nın seçilmesini temin eden paşa, o toplantıya İngiliz Sefareti’ndeki görüşmesinden sonra katıldı ve seçim sonucunun değişmesine vesile oldu!

Ve 11 Haziran 1944 tarihine kadar da yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Büyük Britanya’nın nüfuz alanında kaldı! Birleşik Krallık Türkiye’yi tek kurşun atmadan Amerika Birleşik Devletleri’ne devretti! Lozan’ın imzalanmasında Büyük Britanya’nın etkisi göz ardı edilemez. Ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Lozan’ı imzalayıp imzalamadığı meselesinin önemi de görmezden gelinemez!