Hayat denilen şu şölende sizce ev hanımı olmak mı daha kıymetli yoksa çalışan bir kadın olmak mı? Ya da ev hanımı olmak gerçekten utanılacak bir şey mi, yoksa çalışan kadın olmak gerçekten kibirlenilip övünülecek bir şey mi? Ne dersiniz? ‘’Evin en kıymetli hazinesi olan annelerin, evden cennete uzanan kadınların’’ bu ikircikli meselesinde haklı olan taraf sizce hangisi?

Hadi o zaman hep birlikte sesli düşünmeye başlayalım. Bir kere ev hanımı deyince gözünüzün önüne nasıl birisi geliyor? Herhalde köşkte şöminenin önünde kahvesini yudumlar iken etrafında hizmetçilerin pervane olduğu bir kadın gelmiyor değil mi? Şahsen benim gözümün önüne; Evin bütün işlerini 7/24 çekip çeviren, çocukların bakımı ve eğitimi ile yakinen ilgilenen, günde üç öğün açık büfe yemekler hazırlayan ve bütün bunları hiçbir ücret talep etmeden ve asla yüksünmeden yapan vefakâr kadınlar geliyor…

Peki, çalışan bir kadın deyince? Sanırım ilk bakışta, Ekonomik özgürlerini kazanmak, aile bütçesine katkıda bulunmak, becerikli olduğu mesleklerde ya da eğitimini aldıkları branşlarda kendilerini geliştirmek gibi birçok geçerli ve haklı sebeplerle çalışan, üreten kadınlar geliyor… Esasen her ikisi de çok kıymetli ve değerli değil mi kıymetli dostlar?

Öncelikle ifade etmek isterim ki çalışıp çalışmamak kişinin kendi seçimidir. Ve en baştan kabul etmek gerekir ki ev hanımlığı esasen bir meslektir. Hem de başlı başına çok zor bir meslektir. Ev hanımı olmak asla utanılacak söylerken de sıkılacak bir iş değildir. Hele hele değersiz ve sıradan bir iş asla değildir. Toplum içerisinde ev hanımlarını değersiz ve asalak biriymiş gibi görmek acilen çözülmesi gereken başlı başına sosyolojik bir sorundur. Kaldı ki günümüzde de zaten biliyorsunuz birçok çalışan kadın, mesleğini ya da eğitimini aldığı işi yap(a)mıyor. Hatrı sayılır bir çoğunluk ev hanımlarının yaptığı işlerin benzerlerini dışarıda çalıştıkları işletmelerde kendileri de yapıyorlar. Hal böyle olunca değerli-değersiz çatışmasının da bir anlamı kalmıyor…

Herkesin helal lokma adına yaptığı işe saygı duyuyorum lakin böyle düşüncede olanlara da ifrit oluyorum; Neymiş efendim; Evde eşine ve çocuklarına hizmet edersen değersizsin, ama uçakta hosteslik yapıp üç yüz kişiye çay kahve yemek sevisi yaparsan kıymetlisin… Ya da eşine ve ailene akşam yemeğinden sonra çay servisi yaparsan değersizsin ama kafeler de beş yüz kişiye, gece yarılarına kadar garsonluk yaparsan kıymetlisin… Evin bütün kirli çamaşırlarını özenle yıkar, ütüler dolaplara yerleştirirsen kıymetsizsin, bir kuru temizlemecide binlerce insanın libasının kirini temizlersen kıymetlisin öylemi? Neden çünkü sen çalışan üreten ve para kazanan özgür bir kadınsın da ondan… Öteki gibi sen evin içerisine hapis olmuş, karın tokluğuna çalışan bir köle değilsin… İşte ben bu yakışıksız düşünceye maalesef katılmıyorum. Ve ilk iş olarak bu sakat düşünceden bir an önce derhal kurtulmamız gerektiğini düşünüyorum.

Ev hanımlarını, günlük rutin işlerini yerine getiren, işe yaramayan sürekli tüketen biri olarak görmek çok yanlıştır. Evinde oturup çocuklarını hakkıyla büyüten, ailesinin huzurunu düşünüp onlar için saçını süpürge eden bir kadın, asla boş bir kadın değildir. Unutmayın ’’ İnsanlığın geleceğini, iyi yetiştirilen imanlı, edepli, ahlaklı çocuklar belirleyecektir.’’ Önce iyi bir kul, ardından iyi bir eş ve anne olmaya çalışan kadınların hakkı bilesiniz ki asla ödenemez. Bana göre ev hanımlarının en büyük sıkıntısı yeri gelmiş iken söyleyeyim; ‘’Yirmi dört saat boyunca göstermiş oldukları özverinin ve yapmış oldukları üretimin gözükmeyişidir’ ‘’ Çalışan kadınları özgür, özgüvenli ve değerli sayıp ev hanımlarını değersizleştirmek bir akıl tutulmasıdır ve hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Kaldı ki çalışıp sadece para kazanan kadınlar da ev hanımlarından üstün değildir.

Peki ya çalışan kadınlarımız? Bakmayın onların öyle jan janlı görünen, süslü püslü, bol kozmetikli şaşalı hayatlarına… Bana göre ev hanımlarından çok daha fazla yıpranmakta, yorulmakta ve hızla tükenmektedirler. Çünkü bu kan emici kapitalist düzende çalışan kadınlar sadece iş yerinde çalıştıkları ile kalamazlar da ondan. Sorumluluk sahibi bir anne olarak kadın, posası çıkmış bir şekilde işinden evine döndüğünde evdeki bütün işlerle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Çalışıyor olması ev ahalisi tarafından ondan beklentileri de azaltmayacaktır. Çalışan kadın; iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir iş kadını gibi hep ‘’iyi biri olma “ yönünde birçok sıfata sahip olmak isteği için ömrünü hızla tüketecektir. Hal böyle olunca eşinin bir tanesi, çocuklarının annesi, evinin hamarat kadını rolü ve bütün bunları başarma hırsının yanında, bir de ayakta kalma çabası tez zamanda kadında hem fiziksel hem de zihinsel bir çöküşe sebep olacaktır. Bu bazılarının işine gelse de…

Evde eşinin bir tek lafına tahammül edemeyen bir kadının,  paranın ve kariyerinin hatırına işyerinde amirinin ya da patronunun bir kamyon laf sayıp, azarlamasına ses çıkaramaması gerçekten içler acısı bir durumdur. Evde ise işler tam tersi şeklinde gerçekleşir. Kendini ezdirmemek ve hakkını savunmak ön yargısı ile işe başlayan kadınların evinde maalesef huzur da kalmadı. Hal böyle olunca evde neşe ve huzurun yerini kavga gürültü aldı. Çalışan kadınlarda özellikle son dönemlerde; stresli ve yoğun bir günün ardından çabuk sinirlenme, tahammülsüzlük, aşırı yorgunluk hissi, endişe ve yetersizlik duygusu iyice peydah olmaya başladı. Yerim dar olduğu için kreşlerde büyüyen, ana şefkatine ve sevgisine muhtaç çocuklar konusuna hiç girmiyorum bile…

Ez cümle demem o ki kıymetli dostlar; Ne ev hanımı olan kadınlarımızın, ne de çalışan kadınlarımızın birbirlerine olan herhangi bir üstünlükleri söz konusu değildir. Lakin kabul edelim ki, bu toplumun da ailenin de yükünü de çilesini de kadınlarımız çekmektedir. Kadınlara bu kadar yük yüklemek yanlıştır, insafsızlıktır. Onların yükünü hafifletmek ise boynumuzun borcudur. Anne evi düzenlesin, yemek hazırlasın, çocuklarına baksın, aynı zamanda çalışıp para kazansın. İnanın yok böyle bir dünya! Hele hele hırs yaparak çocuk da yaparım kariyer de diyenleri de geçin bir kalemde. İnanın buna can da dayanmaz, Allah da razı olmaz. Ve kadınlarımızdan ricam, bir an önce şu aralarındaki deli saçması tatsız şeyden ‘’ev hanımı – çalışan kadın fitnesinden’’ kurtulsunlar…

Bu kerteden sonra kıymetli dostlar, son tahlilde şuncacık aklımla diyorum ki;  Gerek ev hanımlarımız gerekse çalışan kadınlarımız, fıtratlarına uygun işlerde, hırs yapmadan yetenekleri doğrultusunda günde birkaç saat üretime katılarak hem ülke ekonomisine katkıda bulunabilirler, hem de eşlerine destek olabilirler. Unutmayın kefenin cebi yok, nefeslerimiz de sayılıdır.

Allah’a emanet olun, kalın sağlıcakla…