PKK terör örgütünün elebaşı Cemil Bayık, HDP’nin seçimlerde barajın altında kalmaması için CHP’ye çağrıda bulunarak HDP’ye destek çıkmasını istedi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında kurulan ittifakın yıkılması için 24 Haziran’ın son şans olduğu ve Cumhur İttifakı’nın başarıya ulaşmasının kötü bir son olacağı uyarısında bulundu.
Siyasetin önü sonuna kadar açık olduğu halde Kürtler’in evlerinin önüne kazdıkları çukurlarla canlarını alan, yatak odalarını cephaneliğe çevirerek namuslarına göz diken PKK’nın 1 numaralı ismi Cemil Bayık utanmadan sözüm ona “özgürlük”, “demokrasi” ve “halkların kardeşliği” adına CHP’den HDP’ye destek istiyor.
Cumhur İttifakı’nın zaferini, kendi sonu olarak gören PKK’nın çağrısına “Tam Bağımsız Türkiye” iddiasında olan CHP nasıl karşılık verecek? 7 Haziran Seçimlerinde HDP’ye verdiği desteği 24 Haziran’da da sürdürecek mi? “Yeter ki Erdoğan gitsin, varsın ülke yansın” diyenlerin bu seçimde de tereddüt etmeden HDP’ye arka çıkacağından şüphem yok.
Cemil Bayık’ın sözleri bizlere bir daha bu seçimlerin gerçekte ne anlama geldiğini gösteriyor; Türkiye’yi Türkiye’den yönetmeye devam mı edeceğiz yoksa küresel ağaların marabalığına geri mi döneceğiz? Bağımsızlığı, özgürlüğü ve geçmişle kıyaslanmayacak refahı tadan bu milletin tercihi yine Recep Tayyip Erdoğan’dan yana olacak inşallah.
“MÜSLÜMANLAR DİK DURUN, KARŞINIZDA LEŞLER VAR!”
Bedeli hapishane, işkence, ölüm dahi olsa İslam’ın vakarı ve izzetinden vazgeçmeyen, tek bir şiddet eylemine bulaşmadığı halde sadece sahip olduğu düşünce ve inancından dolayı 16 yıl hapis yatan, zindanlarda da yazmaya devam ederek 39 esere imza atan bir aksiyoner, mütefekkir ve dava eri Salih Mirzabeyoğlu Hakk’a yürüdü. En zor şartlarda dahi imanı kuşanan bir duruş sergilendiğinde karşımızdakilerin gücünün bir anlamının kalmadığı, nasıl birer leşe dönüştüklerini gösteren güzide bir örneklik bıraktı bizlere.
Bize yarım kalan iki mesuliyet de bıraktı. Bunlardan ilki talebesi 15 Temmuz şehidi Halil Kantarcı’nın da en büyük arzusu olan 25 yıldır zindanlarda yatan 28 Şubat mahkumlarının yeniden adil yargılanmasını sağlayarak özgürlüklerine kavuşmasını sağlamak. İkincisi ise 28 Şubat’ta kaldığı hapishanede gördüğü işkenceler sebebiyle yara bere içinde kalan yüzünü zamanın Star Gazetesi’nde manşetten vererek dalga geçen Yılmaz Özdil ve diğer tetikçi kalemlerle yargı önünde hesaplaşmak. Rabbim Halil Kantarcı ve Salih Mirzabeyoğlu’nu cennetinde kavuştursun.
KUDÜS ÜZERİNDEN ERDOĞAN’I VURMAK
ABD’nin Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşımasını protesto eden 63 Filistinli, terör devleti İsrail tarafından şehit edildi. “Kanlı Pazartesi” olarak tarihe geçen bu katliama dünyada en sert tepkiyi Yenikapı’da düzenlenen 500 bin kişilik miting ve başkanlığını yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı’nda, İsrail ve ABD’ye karşı aldığı kararlarla Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi. Başta İsmail Haniye, Halid Meşal ve Raid Salah gibi hayatını Kudüs davasına vakfeden, bu uğurda hiçbir bedel ödemekten çekinmeyen Filistinli liderler Erdoğan’ın şahsında Türkiye’ye teşekkür ve minnetlerini dile getirirken, içimizdeki sözde “mücahitler” Erdoğan’ı yerden yere vurdular. “Kanlı Pazartesi”nin mimarı, 63 Filistinli şehidin kanı elinde olan Netanyahu twitter hesabından Filistin direnişinin dünyada en büyük destekçisi olarak Erdoğan’ı gösterirken içimizdeki “cengaverler!” Erdoğan’ı korkaklık ve pasiflikle suçladılar. Aklımızdan, vicdanımızdan utanmıyorsak hiç olmazsa canları pahasına Kudüs’ü ayakta tutan Filistinliler’den utanalım.