Her anlamda tuhaf günler yaşıyoruz.
Yine hemen her alanda tuhaf memnuniyetsizliklerde aldı başını gidiyor.
Birbirlerinden çok farklı bu tuhaflıkları ve memnuniyetsizlikleri ı anlamak hiç kolay değil.
Tüm gelişmelerin yanında pek çok evde, gözlerden ırak; birbirinden çok farklı türlerde müthiş bir yangın var.
Şimdilik evlerine yangın sirayet etmediği için olanlardan bîhaber rehavet içinde yaşayanlar da yok değil.
Yangını görüp de “Bana ne, yangın benim evimde değil ki!” umarsızlığında olanlara da çok şey söylemeye bilmem gerek var mı?
Epey zaman önce “Bugün Allah için ne yaptın” kartpostal ve tabloları evlerimizin ve işyerlerimizin başköşelerinden eksik olmazdı.
Bu tablolar artık revaçta değil, hiç ortalıkta görünmüyor.
Gerçekten “Allah için” bir şeyler yapanlar mı kalmadı; ya da çok ağır bir deyişle “Allah için” yapılan şeylerin bir değeri mi kalmadı tekrar sorgulamakta fayda var.
İnsan kalitemizin her geçen gün kötüye gittiğinden hemen her kesimden kimsenin şüphesi yok.
Daha önce defalarca ifâde ettiğim gibi sorunları tespitte sıkıntı yaşamıyoruz. Sıkıntımız icraatta.
“İlle de ahlak” deyip durmamızın sebebi bu.
Tüm tuhaflık ve memnuniyetsizliklerin yanında pek çok alanda “vekalet savaşı” veya ‘örtülü güç mücadelesi’ normalleşmeye başladı.
Birileri için hiçbir mana ihtiva etmeyen ama başka birileri için hayati ehemmiyet arz eden politik mücadele (siyasi mülahaza ve mücadele değil) kabak tadı veriyor.
Bilinmesi gerekir ki hiç kimsenin ama hiç kimsenin ufuklarımızı karartmaya hakkı yok.
Ne umutlarımızı başkalarına tutsak verelim, ne de artık bakmaya korkar olduğumuz aynalarla dargınlığımızı devam ettirelim.
Başkalarına karşı takmakta bir beis görülmeyen maskeleri bir köşeye fırlatıp atmanın zamanı gelmedi mi?
Bir şey değişmez mi diyorsunuz?
Bence bir şey kaybetmeyiz: deneyince çok güzel neticeler alabiliriz…
Utangaç hıçkırıklarımızı hiç çıkmamışçasına boğazımıza hapsettiğimiz günlerle, bu dünyada, ondan daha kıymetli hiçbir şeyin olamayacağı gözyaşlarımızla yeniden barışmanın ve de geçmiş güzel günlerde olduğu gibi hemen her gün “Bugün Allah için ne yaptın” sorgulamasıyla yeniden barışmamız lazım.
Öte yandan yazılarımızda Ümmetin maslahatı için bazen kalemimizi kısmamızı korkaklık sananlar hatta belagat parçalamamamızı cesur olmamamıza/korkaklığa bağlayanlara da sormak istiyorum: “Bugün Allah için sen ne yaptın?”
Gönlünüzden güzellikler eksik olmasın…