İstanbul seçimlerini CHP önderliğindeki çok bileşenli ittifak açık ara kazandı. Şimdi AK Parti-MHP ittifakından, tek devlet-tek millet idealinden, terörle mücadeleden rahatsız olan ne kadar “adam” varsa sökün edecek elbette. Hadi çıkın meydana. Gün sizin gününüz.

Sakın bu sonuçları görüp de, Saadete, devletin bölünmesini isteyebilecek kadar şuurunu yitirmiş İslamcılara ya da Davutoğlu yanlılarına kızmayın. Belli ki, herkesin “önceliği” farklı. Hele millete böylesi bir tercihte bulunduğu için asla “nankör” gibi sıfatlar yakıştırmayın.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçildiğinde, koalisyonlar devrinin kapandığını düşünüyordum. Türkiye’nin büyük çoğunluğunun “sağ-muhafazakar bir yapıda olmasından dolayı”, bundan sonra “değerlerimizle kavgalı, bölücü ya da Batı yanlısı” bir yönetime asla halkın prim vermeyeceğini sanmıştım. Yanılmışım.

CHP, ezanı yasakladı, ahırlarda Kur’an’ı gizlice okumak zorunda kaldık” diyen Saadetli hacı amcalar koşa koşa gidip CHP’ye oy verdiler.

“Türkiye Türklerindir”, diyerek sabahtan akşama kadar “Habur-Oslo”yu gözümüze sokan; Erdoğan’ın “Iraklı Kürt lider” Barzani ile fotoğrafları gösterip hükümeti “PKK yandaşlığıyla” itham eden Türkçüler, PKK’nın açıkça desteklediği adaya oy vermeyeni neredeyse vatan haini ilan ettiler.

“Dersim’i, Koçgiri’yi adeta destan gibi savunan” Atatürkçüler, Mustafa Kemal’in fotoğrafının Öcalan’ın yanına iliştirilmesinden zerre kadar rahatsız olmadılar. Hatta Kemalizm ile Apoculuğun “batıcılık ve laiklik” düzleminde ortak noktaları olduğunu dahi söylediler.

Muhalifler böylesi bir çeşitliliğe sahip iken, Erdoğan karşıtlığında birleştiler. Bundan sonra da ortak hareket edeceklerinden şüphemiz olmasın.

Bu seçimleri, iktidardan zayıflatmak için kullanan PKK ciddi bir kazanım elde etmiş görünüyor. Türk Ordusu’nun Afrin Harekâtı’nın hesabını İstanbul’da yaptıkları hamle ile sorduklarını açık açık yazıyorlar.

Seçim sonuçlarını AK Parti ve MHP enine boyuna değerlendirecektir. Söylem, üslup, kabine değişikliği vs. Bunların hepsi olağan şeyler.

Tek bir şeyi asla yapmamalıyız: “Önceliğimizi kaybetmek.”

Muhalefet partilerinin küçük hesapları yüzünden oluşan tablonun, “terörle mücadele”mizi sekteye uğratmasına asla müsaade etmemeliyiz.

Terörist başının seçime birkaç gün kala gönderdiği mektup, devletin haber ajansında yayınlanmasaydı da seçimi yine AK Parti kaybederdi; rakamlar ortada. Fakat en azından mücadelemize gölge düşmezdi. Kimsenin kafasında şüpheler oluşmaz; bölücünün biri, Öcalan gibi bir katile “yerli ve milli” diyecek küstahlığı sergileyemezdi.

Bırakın, cami önünde şampanya patlatıp zaferlerini kutlasınlar.

Biz aynı ideallere inanan milyonlarız. Onlar gibi dağınık, her an birbirini boğazlayacak bir çıfıt çarşısı değiliz. İktidarı kaybetmek pahasına da olsa, terörü bu topraklardan söküp atmak için kararlılığımızdan zerre kadar taviz vermeyelim yeter. Çünkü, başkalarını bilmem ama, gelecek neslimize ve şehitlerimize “bizim” sözümüz var.