Batı medyasının aksi yöndeki iddialarına rağmen İsrail’e destek veren küresel şirketlere yönelik boykot netice vermeye başladı. Boykotun etkilerinin üstesinden gelmek için şirketler ‘olağanüstü’ promosyonlar düzenliyor. Üç harfli marketlerin tanıtım katalogları bu ürünlerin damping kampanyaları ile dolup taşıyor. Öyle böyle değil, fiyatları yarı yarıya düşüren, bir alana bir hediye veren, çoklu alımlarda daha fazla indirim vaat eden reklamları görmeyenininiz yoktur.

İsrail’e en fazla destek veren ikinci ülke Almanya’ya dönük boykot da etkisini gösterdi. Alman araba markalarının ülkemizdeki satışı yarı yarıya düştü. Bu düşüşü ekonomiye bağlayanlar da var lakin boykotun etkisini küçümsememek gerekiyor. Kaldı ki Alman markalarını alan her Türk vatandaşı, ülkesinin dış ticaret açığını artırdığı gibi dolaylı yoldan İsrail’e de destek vermiş oluyor. Çünkü İsrail’e en fazla askeri yardım sağlayan ikinci ülke Almanya. Alman silahları daha dün Yahudileri katletmişken bugün de Filistinlileri katlediyor. Almanya günah çıkardığını zannetse de acı gerçek bu maalesef.

Dünya tarihinde ilk kez bu denli yaygın ve kararlı ilerleyen bir boykot uygulamasıyla karşı karşıyayız. Sadece Müslüman ülkelerde değil, bilinçli insanların bulunduğu tüm ülkelerde boykot yaygınlık kazanmış durumda. Hatta bazı batı ülkelerindeki boykot ısrarı Müslüman ülkeleri de geçmiş durumda. ABD’de bile kimi eyaletlerdeki boykot çağrıları sebebiyle küresel firmalar şubelerini kapatma yoluna gidiyor.

İsrail’e verdikleri destekle bilinen Starbucks, Coca Cola, McDonald's, Unilever, Algida, Procter & Gamble gibi küresel firmalar, yaşanan boykotu atlatabilmek için personel çıkarma, şube kapatma, logoyu saklama ya da politika değiştirme yoluna başvuruyor. Örneğin Algida firması ürünlerindeki logosunu kaldırarak, yüzde elliyi aşan indirimler yaparak stoklarını eritmeye çalışıyor.

Unutulmamalıdır ki İsrail’in bu saldırıları gerçekleştirebilmesini sağlayan asıl faktör, ne İsrail devletinin askeri gücü ne de İsrail ekonomisinin büyüklüğüdür. İsrail’in katliamlarında kullanılan bombaların neredeyse tamamı ABD tarafından sağlanıyor. İsrail, IMF’nin 2023 yılı tahminlere göre dünyanın 47’nci büyük ekonomisidir. Bu sıralamaya göre İsrail aslında ekonomik büyüklük açısından Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi birçok Müslüman ülkeden sonra gelmektedir. İsrail’in bu saldırılarını mümkün kılan aslında ABD’dir. 7 Ekim saldırılarından itibaren Biden yönetimi İsrail’e açık çek verdiğini birçok kez ifade etmiştir. Dolayısıyla burada ilk hedef alınması gereken, ABD ve ABD’li küresel firmalardır.

Mısır’ın en büyük meydanında bedava Coca Cola dağıtmaya çalışanları görmüşsünüzdür. Mısırlıların dönüp bakmadığı bu tür kampanyalar küresel firmaların ne denli çaresiz duruma düştüğünü gösteriyor. Benzer manzaralar Malezya, Endonezya, Katar, Libya, Cezayir, Rusya gibi pek çok ülkede yaşanıyor. Bu firma Müslüman ülkelerdeki satışlarının %22 düştüğünü söylese de görünen manzara bundan çok daha yüksek oranlara işaret ediyor.

Küresel firmaları asıl korkutan boykotun kalıcı hale gelmesidir. Şimdilerde kârdan zarar ettiklerini söyleseler de yaygın boykotun alışkanlık haline dönüşmesi ihtimali bu firmaları kara kara düşündürüyor. Şirket CEO’larının üst üste Gazze’deki olayları tasvip etmedikleri hatta İsrail’in katliam yaptığı yönündeki açıklamaları bu endişelerinin ne denli büyüdüğünü gösteriyor.

Mesele sadece ticari kaygı da değil. Bu firmalar ahlaki olarak da insanların güvenini kaybetmiş durumda. Bu ise daha uzun vadeli neticeler doğuracaktır. Çünkü Batılı olsun Doğulu olsun ahlaki olarak soykırıma ortak olmuş bir firmadan alışveriş yapmak milyonlarca insanın tercih etmeyeceği bir gerçektir. Burada aslolan boykotun sürdürülebilirliğini sağlamak, soykırıma ortak olmaktan uzak durma bilincine ulaşmaktır. Bunu da aylardır yaptığı soykırımla İsrail ve destekçisi ABD fazlasıyla sağlıyor.

Boykotun geldiği boyutu ve neticelerini ABD fark etmiş görünüyor. İsrail’e dönük frenleme çabalarının arkasında yatan asıl neden budur. ABD yönetiminin şımarık çocuğu İsrail’i daha uzun süre sırtında taşıyamayacağı bir gerçektir. Çünkü bedelin büyüğünü ödeyecek olan ABD’dir. İsrail’e destek veren firmalar, uzun vadede Asya ve Orta Doğu pazarından kademeli olarak çekilmek durumda kalacaklardır. Çin karşısında ekonomik savaş halinde olan ABD için bu ihtimal ölümlerden ölüm beğenmek anlamını taşır.

Hindistan’ın kurucusu Gandhi, uyguladığı boykot ile düşmanı dize getirmiş, ülkesinin bağımsızlığını kazanmıştı. Hiçbir zaman silahlı bir Hindistan ulusal kurtuluş savaşı verilmedi. Gandhi’nin yaptığı sadece İngiliz mallarına boykot uygulamaktan ibaretti. Bu sayede İngiliz ekonomik sistemi ve küresel firmalar krize girdi. Sonunda bu firmaların baskısıyla İngilizler oradan çıkmak zorunda kaldı. Benzer şekilde bize düşen görev, İsrail’in saldırıları dursa bile küresel firmalara dönük boykotu sürdürmektir. Çünkü bu firmalar İsrail’in yanında oldukları kadar Türkiye’nin de karşısındadır. Bugün Filistin’de yaşanan zulmün ülkemize de sıçramasını istemiyorsak kendi elimizle düşmanımızı beslemeyi bırakmak zorundayız. Muadili ürünler varken ABD veya Alman menşeli ürünleri tercih ediyor olmak, yaşanan bunca soykırıma ortak olmak kadar ülkemizin geleceğine de kendi ellerimizle dinamit koymak anlamını taşır.