Mülteci kampında bir konteyner. Akşam ezanı okunuyor. Bir genç adam, karısı ve iki kız. Kızlar dört ve altı. Yaşadıkları topraklardan uzak olmanın verdiği hüzün, Büyük Abi’nin evinde güven içinde misafir olmanın getirdiği huzuru yok etmeye yetmiyor. Bir köşede oynayan kızlar kısık sesle konuşuyorlar birbirleriyle yarı Arapça yarı Türkçe. Akşam, bomba saatleri demekti biraz da geldikleri şehirde. Bitmeyen bir tedirginlik işte…
“Avrupa’ya mı geçsek” diyor adam. “ Her ihtiyacımız sağlanıyor ama böyle otur otur nereye kadar? İyi de nasıl olacak, para lazım onun için. Dur bakalım, ayarlayabiliriz belki Haziran’a kadar. Hem deniz sakin olur, batarsak da donmadan kurtarırlar.”
Önce İstanbul… Getir götür işleri azıcık paralara. Hanım, evlerde hasta bakımına. Sonra amelelik inşaatlarda… Gecekondularda kullanılmış üç beş eşya, az giyilmiş giysiler, oyuncak ( Çok sevinecekti kızlar, içinde pili de olsaydı ) , haftada bir üzeri baskılı poşetlerde erzak, biraz kömür bir de soba…
Ülkeyi ayakta tutan ensar ruhuna örnek, tam bin beş yüz mülteci ailenin iaşesini temin ve tevziden sorumlu bir hoca…
İki tel bilezik iki alyansın üzerine daha ne kadar biriktirmek lazım geçmek için karşıya?
xxx
Kart bilgilerini girdi, bastı entera, görevini bitirmenin mutluluğuyla kalktı bilgisayarın başından genç adam… “Ben biraz erken çıkıyorum bugün, bye.” dedi asistanına.
Radyoda hep aynı minvalde haberler… Gelenler, gidenler, göçenler, göçemeyenler, ölenler. Dünyanın en büyük mezarlığı akdeniz, taşsız, yazısız… Uzayan menziller, karadan karaya füzeler, keskin nişancılar barikatlar, hendekler. Biteviye cenaze töreni, biteviye gözyaşı… Ruhu daraldı, değiştirdi kanalı…
Anaokulundan kızları aldı, cıvılcıvıl, dört ve altı…
“Hallettim canım o işi. Yabancı turist çok az bu sene, müthiş paketler var yerliye. Erken rezervasyona ilave indirimler. On gece kalana iki de hediye. Hep istiyordun ya, bu yaz okullar kapanır kapanmaz Akyarlar’dayız işte…”
“O la la, çok yorulduk ama bu sene değil mi, savaş mavaş… Bekle bizi eğlence. Mavi bayraklı koylara mavi turlar… Bekleyin adresini yalnızca martıların bildiği adalar. Mavi sadece bir renk midir sence? Güneş batırmacalar… Bodrum gecelerine akmalar… Günübirlik Kos’a gidip gelmeceler…”
xxx
Tamam mı para abi? İkimiziz, iki de sabi işte.Değil ama olsun bakalım. Burada olun yarın, otobüs saat tam beşte.Nereye bırakacaksınız bizi?Akyarlar’a. Kos’a geçeceksiniz. Sahilde bot var, can yelekleri de.Mazotu da var içinde değil mi abi , kalmayalım deryanın ortasında?Yarın görüşmek üzere , çok soru sorma…