Bir önceki yazımızda milli eğitim sistemimizde yaşadığımız ana problemlerden bahsetmiş ve bize bir mektep lazım demiştik.

Bu yazımızda da Üstadımız Nurettin Topçu’nun eğitimimizi millileştirme önerilerinden yola çıkarak muallimden bahsedeceğiz.

Topçu’ya göre irfan ve ilim sahibi muallim (öğretmen) olmanın birçok şartı vardır.

Nurettin Topçu’ya göre muallim insanoğlunu beşikten alarak mezara kadar götürüp teslim eden, dünyanın en büyük sorumluluğuna sahip insandır. Hakikatinin işleyicisi, karakterimizin yapıcısı, kalbimizin çevrildiği her yönde kurucusu muallimdir.

Devletleri ve medeniyetleri yapan da yıkan da muallimlerdir. Yalnız kaldığımız yerde yalnızlığımızın sorumlusu da muallimdir.

Topçu üstadımıza göre; muallimlik para değil ruh işidir. Ve devlet adamı muallimlerin emrinde olursa toplum mutlu bir şekilde yaşar aksine muallim devlet adamının emrinde olursa o toplum bozulur, yok olur.

Muallim, en doğru ve en güzel hayat örneğini hazırlar ve bize sunar, biz de yaşarız. Bizim görevimiz yaşadığımız hayata anlayış katmaktır. Muallim;  ruhumuzdaki kat kat fetihlerin kahramanı ve şerefli sahibi olduğu halde, bu hayatı yaşamayı değil, ona hizmeti tercih etmiş fedakâr varlıktır.

Muallim, geçeceği yol bütün engellerle örtülü olduğu halde, buna tahammül etmesini bilen ve tahammüle âşık idealcidir der Topçu ve tahammülsüzlüğün ve şikâyetin başladığı yerde, muallimlik davası bittiğini iddia eder.

Muallimlik sevgi işidir ve ruh sevgisidir. Muallim halk gibi, her yaşayan gibi yaşayamaz. Öğrenciyi diploma avcılığından ilim yolculuğuna götüren ve onun ruhuna nakış nakış sevgi işleyen muallimdir.

Muallim, hepimizin her an muhtaç olduğu doktordur. Muallim, insan olan varlığımızı alır, ona sonsuzluk dünyası olan ruhi hayat istasyonlarında yol alacak kudretin ve değerlerin aşısını yapar. Realitenin üstadı bizzat realitenin kendisidir, idealin üstadı ise muallimdir. Duygusal hazırlıkları yapılmayan zavallı masum ruhlara, âlemin bilgilerini doldurmak, onu harap etmekten başka işe yaramaz.

Muallim, bizim bütün ruh yapımızın sanatkârıdır. Eserlerindeki hatalardan sorumlu olan da muallimdir. Biz kibirli isek o sorumlu, biz sabırlı isek yine o sorumludur. Biz bütün bunlardan habersiz isek, bundan da o sorumludur. Bize sorumluluğun ne olduğunu bilen muallim lazımdır. Bu muallim; sabrın üstadı, hakikat olduğu için ilmin hayranı, hakikat tohumları ektiği ruhlardan sorumlu olmanın aşığı, hizmet ehli ve sonsuzluğa imanın sahibi insan olacaktır.

“Kendini bilen Rabb’ini bilir” sözlerinde de ifade edildiği üzere kendini bilmeyi öğrenmiş olan muallim, insanlara kendini bilmenin şifrelerini öğretendir. Muallim sınıfta her bir öğrencisini kendi öz evladı orada imiş gibi görerek, öğretmeye gayret sarf eden bir anne-babadır aynı zamanda.

Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç diyor ya: “Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazımdır.”

Ne mutlu bu özelliklere sahip olan öğretmenlerimize.

Ne mutlu böyle öğretmenlerin öğrencisi olanlara…