Yaklaşık on gündür çok tuhaf bir karartma girişimine en uygun düşecek ve sonu “it” ile biten kelime arayışı var…

Yaklaşık dört günlük düşünmenin ardından CHP adayının bulduğu kelime “bas(it)” oldu. Yaklaşık yirmi konuşma sonrası sesi kısıldığı için kelimelerin bir bölümünü yuttuğunu, bu sebeple de öyle anlaşıldığını iddia etti adayın kendisi…

Yayınlanan görüntüler için ise bazıları “montaj” dedi…

Anlayacağınız bu hakareti savunma çabasına giren herkes farklı bir açıklama gayretinde…Sahi ne kadar zelil bir çaba; en iyi yalanı bulma çabası… Bu bile tek başına durumu izah etmeye yeterlidir ve “gerçek” bir tanedir…

Bugüne kadar her “yalan”ı doğru anlaşılmış bir adayın, bu yalanının polemik oluşturması ise apayrı durumdur…

En son yayınlanan görüntülerde, ifadeler çok net olduğu gibi, beden dili ile de son derece uyumludur… Önce CHP adayının kafasının öne itildiği ve vurgu yaptığı yeri iyi izleyin sonra da “borsa”sı kurulmuş diğer her kelimeyi bizzat kendiniz uygulayın.

Bakalım nasıl bir karara varacaksınız…

İşin bir başka boyutu ise şu… Eğer ortada bir montaj varsa bunun, muhalifleri tarafından yapılmış olması gerekir… Oysa “montaj” denen görüntüler CHP adayının yılmaz savunucusu bir kanala ait ve ayrıca ev arkadaşı tarafından da haber olarak verildi… Gelen itirazlar sonrasında aynı sunucu haberinin arkasında durmaya da devam etti…

Bana göre ortada sosyolojik açıdan “damgalanma teorisi”nin işaret ettiği bir gerçek var. O da “yalancı” damgasıdır…

Bir siyasetçi açısından son derece talihsiz bir damgalanmadır… Siyasette “dürüst” olmanın çokça şey kazandıracağı bu çağda, yalanı bir strateji haline getirmek, gerçek manada bir acziyetin işaretidir… Üstelik, “En büyük güç şeffaflıktır” sözü bugünün ana mottosu iken…

Rakibin “gerçek” alanlarda gösterdiği başarı karşısında çare üretemememin getirdiği savrulmanın “açık” olarak gördüğü tek yer “yalan”a ait… Zira hatırlayın, daha çok yeni sayılabilecek genel seçimlerde de “yapma”ya dair ne söyleseler orada iktidarın bir icraatının olduğunu görenler, “Yapacak bir şey bırakılmadıysa biz de yıkmayı teklif ederiz” diyerek siyaset üretmemişler miydi?

“Ona ne gerek var, buna ne gerek var” diyenler bugün de, “Yalandan kim ölmüş” tavrıyla,“bol kese”den savurmaya devam ediyorlar…

Bu millet 23 Haziran’da aklıyla nasıl alay edilemeyeceğini gösterecektir inancındayım… Kendilerini “yalan” da mahir sayanlar, hakikat mahirleri tarafından tekzip edilecekler sandıkta…

Bu ülkenin siyasi tarihinde ki devlet adamlığının gerektirdiği vakarı, ciddiyeti de hatırlatmış olacaklar…

Bir adayın talip olduğu makama ve meşruiyetini sağlayacak kurallara karşı bu denli lakayt olduğuna hiç şahit olmadım…

Bu tavrın seçmende çok anlamlı bir karşılığının olacağına inancım da tamdır…

Yalan, tarihte hiçbir şeyi “güzel” eylememiştir; bugün de eyleyemez…