Öğretmenevlerinde kütüphane var mıdır?

Önünden geçerken taş sesleri geliyor; Emekli öğretmenler okey oynuyor…

Oyun salonu var. Okuma salonu da var, gazete ve dergi okumak için.

Günlük gazetelere şöyle bir göz gezdiriyorlar, sonra oyuna geçiyorlar.

Okuma salonunda bir ya da iki kişi, oyun salonunda on masa her daim dolu.

Emekli öğretmenler kitap okumayı bırakmışlar.

Öğretmenevinden aşağı Deniz Kültür Merkezi’ne indim.

İl Kültür Müdürümüz Adnan İpekdal sipariş ettiği kitaplarını almaya gelmiş.

Selamdan sonra;

“Aldın mı Beşir Ayvazoğlu’nun ‘Ateş Gibi’sini?

“Yok, Dursun Ali Tökel’in yeni kitabını istetmiştim ona bakıyorum. Varsa onu da alayım.”

İki kitap da önümüze geldi.

“Sen Ateş Gibi’yi oku. Ben de Hoca’nın kitabına bakayım. Birkaç güne bitirir veririm” dedim.

Elimde Dursun Ali Tökel’in Ketebe Yayınları’ndan bu ayın başında çıkan ‘Divan Şairi Diyor Ki’ isimli kitabı…

Okey oynamaktan kafalarını kaldırabilirlerse, emekli olmuş, olmamış bütün öğretmenlerimize tavsiye ediyorum.

Önsözünden;

“Bir medeniyetin bütün verileri, yaşanılan çağın bir yorumudur; Osmanlı dönemi mimarisi, müziği, geleneksel sanatları hakkında övücü iltifatlarda bulunulurken, o devrin edebiyatı hakkında sadece karalamacı, hafife alıcı, yok sayıcı bir üslup kullanmak akıl kârı değildir.

Mimar Sinan’ın taşla yaptığını Karahisarî yazıyla (hatla), Bâkî kelimelerle, Levnî renklerle, Itrî seslerle (notalarla) yapmıştı.

Bize düşen bu çok katmanlı miras karşısında, anlama yetimizi kullanarak sonuçlar çıkarmaktır.

Övmenin kolaycılığına, yermenin basitliğine düşmeden anlamaya çalışarak ve ömür törpüsü çabalar içerisinde didinmeyi göze alarak yapılacak çalışmalar, çalışılan alan ne kadar hafif görülürse görülsün insanı içten sarsan pek çok hakikatin tecellisine vesile olur.

Bu kitapta, daha ziyade Osmanlı dönemi edebiyatımızın, yaşanan hayatla ilişkili ama bugünün insanına da seslenen metinleri üzerine yazılmış çeşitli yazılar bulacaksınız.

Ve o yazı başlıkları;

Dede Korkut ve Güvari der ki: ‘Ailede mutluluk işte böyle sağlanır.’

Mevlana, Gelibolulu Ali, Dostoyevski, France, Firdevsi, Zedüşt diyor ki: ‘Şeytan işte böyle kandırılır.’

Necati diyor ki: ‘Benlik şarap zikir karanfildir.’

Zati ve Tanpınar diyor ki: ‘Şiirimiz ab-ı hayatımızdır.’

Fuzuli soruyor: ‘Mal deyince ne anlıyorsunuz?’

Gelibolulu Ali diyor ki: ‘Bizim de çalar saatlerimiz vardı.’

Bakî diyor ki: ‘Bizi yağmalayın yahut dişlerinizi iyi fırçalayın.’

Latifi der ki: ‘Kitap yüz yapraklı bir güldür.’

Divan şairi diyor ki: ‘Baklava bizimdir.’

Divan şairi diyor ki: ‘Bizde iktidarın edebiyatı değil, edebiyatın iktidarı olurdu.’

Divan şairi diyor ki: “Bizim de çocuk eğitimimiz vardı.’

Tezkire yazarı diyor ki: ‘Mahlasların anlamı dilimizin perdelerindendir.’

Şair diyor ki: ‘ Rüyayla gelen kitaplar vardır’

Nabî der ki: ‘Popülizm kurbanı olmayın’

Divan şairi diyor ki: ‘ İdeal uyku nasıl ve kaç saat olmalıdır?’

Nedim diyor ki: ‘Yapım güzeldir.’

Orhan Veli diyor ki: ‘Yıkım güzeldir.’

Şeyh Galip der ki: ‘Zevki kederde, sıkıntıyı rahatta bil.’