Barbar terör örgütü DEAŞ’ın yaptığı eylemler dolayısıyla Müslümanlar’ı töhmet altında bırakma algısı büyük bir mühendislik ve profesyonellikle yapılmaya çalışılıyor. ABD’nin yeni Başkanı Trump ve askeri, sivil bazı bürokratlarının, DEAŞ’ın kurulması, beslemesi, büyümesinde Obama’nın dolayısıyla ABD’nin rolüne yönelik açıklamalar ortadayken, DEAŞ’ı, Türkiye’nin hesabına yazma gayretleri de tam gaz devam ediyor. CIA bile “Türkiye IŞİD’e destek, silah veriyor” tezinden, yalanından dolayı Türkiye’den özür dilerken, hâlâ bu tezi ısıtıp ısıtıp algı yönetimi yapmaya çalışan memleket düşmanı bir güruh var.
Bu bağlamda “Yaşam tarzımıza müdahale ediliyor” argümanları ile piyasa yapıp toplumu manipüle edenler de biliyorlar ki öyle bir realite yok. Bu tezi savunanlar, dillerinden düşürmeyenler, AK Parti iktidarları öncesi yaşam biçimimize, inançlarımıza, kılık-kıyafetimize, fikrimize yaptıkları baskıları, hâlihazırda yapamadıklarından bu yaygarayı koparıyorlar. İmkânımız olsaydı da hususi olarak 1997-2002 yılları arasında yaptığınız zulümlerin video ve görsellerini bu yazının altına iliştirebilseydik keşke. Rezilliğinizi, kepazeliğinizi siz de çok iyi biliyorsunuz ancak “yavuz hırsız” olmanız, bu gerçeği dile getirmenize engel oluyor!
Artık başörtülülerin resmi, gayr-ı resmi merasimlere katılmasını engelleme “ehliyeti”niz ellerinizden alındığı için kuduruyorsunuz, artık “mollalar İran’a” hadsizliğiniz kâr etmiyor diye (ki şuan bir numaralı İran’cı olup çıktınız) depresyonlara giriyorsunuz, artık başörtülü hanım öğrencilerin okullara serbestçe girebilmesini kısıtlama “yetki”niz ellerinizden alındı diye çılgına dönüyorsunuz, artık ikna odalarını kurup psikolojik harbi pratiğe dökemiyorsunuz diye devreleriniz yanıyor, artık eşi başörtülü olan Cumhurbaşkanları seçiliyor diye ters taklalar atıyorsunuz, artık okullarda “merdiven altı mescit” uygulamalarınız sona erdirildi diye beyin ishali geçiriyorsunuz, artık yargı eliyle “gözünün üstünde kaşın var” deme “özgürlüğü”nüz ellerinizden alındı diye kriz nöbetleri geçiriyorsunuz; şifa dilemiyoruz!
Siz değil miydiniz yıllarca “kahrolsun Amerikan emperyalizmi” diye gırtlak yırtıp dağa taşa yazanlar? Siz değil miydiniz yıllarca NATO’ya karşı “direniş” sloganları atıp toplum mühendisliği yapanlar. Bütün bu argümanlarınızı hâlihazırda Recep Tayyip Erdoğan dile getiriyor ve ülke tarihinde hiçbir liderin yapamadığı (sizin tabirinizle) devrimci duruşunu gösteriyor.
Siz ne yapıyorsunuz?
İflah olmaz birer Tayyibofobia hastası olduğunuz için şuan ABD ve NATO ile ayni saf ve pozisyondasınız. Kendinize yakışanı yapıyorsunuz!
Akparti iktidara geldiği günden beri farklı maskelerle ve ağababalarınızın direktifleriyle sırası geleniniz sahnedeki yerini alıyor. Her defasında saldırılarınız farklı isimlerle olsa da hepsinin hedefinde millet ve memleketin bekası vardı. Tıpkı “Cumhuriyet mitingleri”nde olduğu gibi, tıpkı 367 icadında olduğu gibi, tıpkı 27 Nisan e-muhtırasında olduğu gibi, tıpkı 7 Şubat MİT operasyonunda olduğu gibi, tıpkı Gezi kalkışmasında olduğu gibi, tıpkı 17/25 Aralıkta olduğu gibi, tıpkı 6/7 Ekim olaylarında olduğu gibi, tıpkı Hendekistan eylemlerinde olduğu gibi, tıpkı 15 Temmuz darbe/işgal girişiminde olduğu gibi…
Senkronize ve/veya vardiyalı bir şekilde görevlerinizi ifa ediyorsunuz, başaramayacaksınız; sizi manda yaptırmayacağız!
Not: Resmi verilere göre Perşembe günü İzmir Adliyesine yapılan saldırının failinin PKK olduğu söylendi. PKK’nın yaptığı bu terör eyleminde şehit polisimiz Fethi Sekin büyük bir fedakârlık yaparak, etkisi daha büyük olacak bir eylemin yapılmasına mani oldu. Terör örgütlerinin yaptıkları eylemler üzerine gerek Kürt, gerekse Türk kavmiyetçi dinamikleri, iştahla sosyolojik ve fikri olarak “yol ayrımı”nı inşa ediyorlardı. Fethi Sekin’in şehadeti bunu akim bıraktı. Sosyolojik olarak (kısmen) bir yol ayrımının başında olunduğu bir dönemde Kürt olan polisimizin şehadeti, sosyolojik kırılma riskini bertaraf etti, bu süreçte sosyolojik entegrasyon ve bazı toplumsal hasarların giderilmesi açısından bir köprü vazifesi gördü/görecektir.
Allah rahmetiyle muamele eylesin…