Türkiye bugünden itibaren yeni bir yönetim sistemiyle buluşuyor; Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi Adıyla… Bu sistem geçmişte birçok devlet adamının hayaliydi kuşkusuz. Fakat Sayın Erdoğan’a nasip oldu.
Bu nasip öyle gökten zembille de inmedi. Tabir caiz ise “söke söke” bir ilerlemeydi. Türkiye’nin istikrara kavuşmasını istemeyenlerin, darbe de dâhil envaiçeşid hile ve desisesine maruz kalan bir süreçten bahsediyoruz.
Bundan sonra temennimiz odur ki çok daha güçlü bir iktidar/yürütme ile çok daha hızlı bir ilerleme kaydedeceğiz. Ama geçmişi de biraz hatırlamakta fayda var; “nasıl bir dün bugünü inşa etti”yi daha sarih görmek açısından.
Türkiye, uzun bir dönemden beri farklı terör örgütleri eliyle istikrarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Bu manada farklı gibi görülen örgütlerin, aslında ortak bir amaç etrafında hareket ederek, hatta koordineli bir şekilde saldırdıkları artık gün gibi aşikârdır.
Bu terör yapıların hangi devletler tarafından ve ne şekilde desteklendikleri de artık gizlenemez noktadadır. İnkârı mümkün olmayan bu durumların itirafları da zaman zaman içimizi acıtan bir zeminde gerçekleşti.
Medyaya da açık kaynaklardan ulaşan itiraflardan biri, bir Amerikalı generale ait; “DEAŞ’ı biz kurduk ve onu bir çekiç olarak kullandık” diyerek bir gerçeği itiraf eden. Bir diğer itiraf ise J. Biden’dan. O ne diyordu; “Obama’yı askerî güce ikna edemeyince Esad’a karşı DEAŞ’ın güçlenmesine izin verdik.”
İtiraflar, âdeta günah çıkarmak adına yapılanların çok küçük bir kısmına tekabül ediyor. Ya PYD ile ilgili itiraflar hatta itirafa gerek bırakmayan gerçek görüntüler. Ortaya çıkan hendek ve tüneller ABD’ninPYD’yide FETÖ ve DAEŞ ile entegre ederek Türkiye karşı kullandığını gösteriyor.
Onlar söyleyemese de biz neyin ve kimin, neye ve kime karşı desteklendiğini artık gayet iyi biliyoruz. İçimizde kimlerin ne için beslendiğini de FETÖ ile çok sarsıcı bir gerçek olarak öğrendik. Oyunlar bir bir deşifre oldu, oluyor.
Gerçeklerin üzerini örtenler, bu saatten sonra sadece kendileriyle “körebe” oyunu oynayabilirler. Zira gözleri bağlananlar sürüklenmeye çalışıldıkları acı fotoğrafı çok net bir şekilde görmüşlerdir. Elbette belirli bir dönemde “inanma”nın getirdiği bir yıpranma olmuştur.
Fakat bu yıpranmayı kat be kat aşacak enerji de 15 Temmuz ruhuyla dirilmiştir. Millet, duygusal anlamda yenilmediğini hatta bir liderin de duygularına yenilmediğinde neleri başarabildiğini net olarak göstermiş, bu süreçten de neredeyse bütün duygusal kayıplarını tamir ederek çıkmıştır.
Düzenli saldırılarla “uzatılmış savaş” stratejisi kullanarak milletin duygularını kırmaya ve onları önce zihinlerinde yenmeye çalışanlar şunu iyi bilmelidirler. Toplum, bu zeminde enjekte edilmek istenen negatif duygulara yenilmemiş ve hedefinden sapmamıştır. Liderini takip ederek zihinsel manipülasyonlara prim vermemiştir. Zihinleri kirletmeye çalışan algı operasyonlarını adeta sinyal dağıtıcı, karşı hamlelerle bertaraf etmiştir.
Bizi fiziksel zeminde asla “alt”edemeyeceklerinibilenler, hiç kuşku yok ki duygusal zeminde yenmeye çalıştılar. Eğer duygusal zeminde yenilseydik bizi onlar değil, kendi kendimiz yenmiş olurduk.
“Duygusal yenilmezliğin” oldukça yüksek olduğu uzun soluklu mücadelede, her zaman en yukarıda olan ve kararlılığıyla dünyanın pek çok yerinde iltifat gören bir Cumhurbaşkanının liderliği de son derece önemliydi. Parçalamak isteyen bütün zihniyetlere karşı milletini etrafında birleştiren karizmatik bir liderlik, tüm planların çökertilmesinde son derece önemliydi…
Artık Batı’yı ve onu temsil eden her türlü zihniyeti imrendirme zamanı. Hacı Bayram-ı Veli deki dua ile başlayacak yeni, güçlü ve hızlı yol ülkemizi ve bu ülkeyi kendine umut bellemişleri umutlarıyla buluştursun…