Devlet olma vasfı Türk yönetim sisteminin en içi dolu kavramı olarak ifade edilebilir. Devlet aklı kavramı ise tüm olumsuzluklardan arınmış, uzun vadeli planlama süzgecinden geçmiş karar mercii demektir. Türk töresi, Türk medeniyeti ve Türk kültürü kavramları ise binlerce yıllık tecrübenin, ilim ve irfan bileşenlerinin oluşturduğu ulvi değerlerdir.

Kemal Tahir “Devlet Ana” romanında devletin kurumlarıyla nasıl milleti kuşattığını ve milletin bireysel ya da sosyal geleneğini oluşturduğunu anlatır. Yine Tarık Buğra, “Osmancık” isimli romanında bir devletin kuruluş aşamasında hangi ilkeler üzerinden hareket etmesi gerektiğini Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihati kısmında anıtlaştırmıştır.

Yıl 2020 ve binlerce yıllık birikimin neticesinde gelinen noktada değerlerde ve devlet algısında bazı uygulama hataları gözlenmektedir. Öncelikle devleti milletin oluşturduğu, devletin soyut bir kavram olduğu ve onu ete kemiğe büründürenin devlet adına söz söyleyenler olduğu unutulmamalıdır.

Devletin en önemli gücü adalet kavramının bihakkın uygulanmasıdır. Hz. Ömer adaletini dinleye dinleye büyüdük. Her Cuma namazından önce hutbede “Allah adaletli olmayı emreder” emri ilahisini içselleştirmeye çalıştık. Daha binlerce öğretide adil olmanın önemine şahit olduk.

Devleti idare eden ve Türkiye Cumhuriyetini tekrar şahlandıran akıl, ilim ve irfan süzgecinin oluşturduğu akıldır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın milli ve evrensel hayalleri yürekleri depreştirirken sahada ortaya konan bazı basit, kişisel çıkarı ön planda tutan, kayırmacalarla dolu, dava şuurundan fersah fersah uzaklaşmış kişilerin davranışları gönüllerde büyük çelişkilere neden olmaktadır.

Bizim karar mercilerimiz arasında icma vardır. İstişareler tam, liyakatli kişilerle ve usulüne uygun yapılmazsa neticeden güzellikler değil haksızlıklar ve problemler çıkmaktadır. Yukarıda ifade edilen büyük hedeflerin basiretsiz ve benmerkezci düşünen insanların hatalarına kurban gitmemesi için artık bir şeyler yapılmalıdır.

Özellikle sınavsız işe almalar, kamu hizmetlerindeki keyfilik, liyakatin ve adaletin zedelenmiş olması, eğitimin ve kültürün planlanmasında milli ve manevi hassasiyetin artık öncelenmemesi, TV programlarındaki aileyi mahveden yapımların kanıksanması gibi olumsuzluklar kısa ve orta vadede insanların güvenlerini zedelemektedir.

Her şeyi devlet başkanından bekleyen ve onun kazanımları üzerinden kibir ve içi boş özgüven köpürmesi yaşayan insanların artık ayıklanması gerekmektedir. Artık makamlara kendini milleti için feda edecek sevdası gerçek insanların aranıp bulunması gerekmektedir. Özçekim etkinliği dışında fazlaca bir şey yapmayan popüler kültür adamlarına hak ettiği kadar değer verilmelidir.

Belki de en büyük kaybımız, iyi niyetli eleştirileri iyi niyetle yapılan önerileri ve uyarıları iyi niyetle dinlememektir. Yapılan her eleştiri elbette yıkıcı olmamalı, ama sahanın sesi bir şekilde duyulmalı ve söylenti bile olsa konuşulanlara kıymet verilmelidir. Toplumun akil insanlarının tecrübelerinden faydalanılmalıdır. Devlet bizim ve millet biziz. Geleceğimiz olan çocuklarımız daha müreffeh ve daha adil bir dünyada yaşasın istiyoruz.

Zor coğrafyanın sakinleri olarak içeriyi birlik içerisinde tutmak, birbirimize ve devletimize güveni en üst seviyede tutmak zorundayız.