Kurban Bayramının dördüncü günü Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sn. Mustafa Varank, twitter hesabından ‘’yerlileşme’’ adına yine güzel bir haber paylaştı.  ‘’Milli Teknoloji Hamlesi’’ ile ‘’kendi kendine yetebilen ve dünyada öncü teknolojiler üretebilen’’ bir ülke haline gelmeyi tüm ekibi ile birlikte kendisine hedef edinen Varank; ‘’Kadına yönelik şiddette panik butonu olarak da kullanılan ve bugüne kadar ithal ettiğimiz ‘elektronik kelepçeleri’ artık ülkemizde üretebiliyoruz. İlk ürünler eylülde Adalet Bakanlığı’na teslim edilecek.’’ Dedi. Göreve geldiği günden bugüne kadar ‘gece-gündüz, bayram-pazar’ demeden atom karınca gibi çalışan, dünde füzeler için stratejik bir öneme sahip ’Isıl Pil’ üretimi ile de dışa bağımlılığımızı ortadan kaldıran Varank’a itiraz, her zaman olduğu gibi ‘Türkiye’ diye bir derdi olmayan ana muhalefet partisinin meclis üyesi İlhan Cihaner’den geldi. Cihaner, ‘’Sayın Varank alışıldığı üzere, bu büyük “yatırım hamlesi” zarar etmesin diye bir müşteri garantisi de vermişsinizdir! ” diyerek kendince bu büyük başarıyı ti’ye aldı.

Peki şaşırdık mı dostlar? Elbette hayır! Lakin bunların ‘’beyni’’ nasıl çalışıyor inanın ben çözemedim. Anlaşılan o ki; ayaklarımıza bağlanan prangalardan kurtulmanın ve yeniden ayağa kalkmamızın bunlar için hiçbir kıymeti harbiyesi yokmuş! Daha önce tamamını ‘Türk ve İslam düşmanı’ Siyonist İsrail’den ithal ettiğimiz bu ‘elektronik kelepçelerin’ artık Türkiye’de üretilecek olması, bunlar için hiçbir şey ifade etmiyormuş! Daha önce Almanya’nın ‘Leopard’ tankına muhtaç olmayalım diye ‘Altay’ tankını üretiyor olmamızın da bir şey ifade etmediği gibi. Ya da sınıfının en iyisi ‘İHA ve SİHA’ ları yerli kabiliyetlerle üretiyor olmamızın ve dünyanın dört bir tarafına ihraç ettiğimiz ‘yerli yoğun bakım solunum cihazlarının’ ifade etmediği gibi… Ne diyeyim ki şimdi ben, bu tarafı şüpheli vicdansızlara! Ete batmış kıymık gibiler. İnanın kalbim daralıyor. ‘’Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar…’’ Bunların gelenekçi kof zihniyeti, Türkiye’nin gelişmesi için yapılan her yatırıma ‘kumdan kaleleri’ ile karşı çıkan ‘istemezükçü’ bir zihniyettir. Bunlar için ‘yola, köprüye, camiye baraja vs.’ karşı çıkmak adeta ibadet hükmündedir. Onun için yıllardır ‘’Otoyollara, İstanbul Havalimanı’na, Kanal İstanbul’a, Marmaray’a, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne, Ayasofya Camii’ne vs.’’ ülkemizin lehine olan her şeye karşı çıktılar. Bunlara âcizane tavsiyem şudur. 1950 yılından bu tarafa bir türlü ‘tek başına iktidar’ olamayan bu partinin aklı başında ‘yenilikçi kurmayları’ bu maskeli baloya artık bir son versinler. Cehalet ön yargıları beslermiş. Ben biliyorum lakin onlar yaşanan bu travmanın kaynağını ve neden bir arpa boyu dahi yol alamadıklarını derinlemesine iyice araştırsınlar. Yoksa belini doğrultamayan bu ‘eski tüfeklerin’ mevcut görüntüleri “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” Şeklinden bir tık daha ileriye gidemeyecektir.

Kıymetli dostlar; insan doğduğu gibi hayatını sürdüremez, kendini tekrar ederek de asla yaşayamaz. Bilim ve teknolojinin varoluş sebebi; insanın ‘ihtiyacı ve eksikliğidir.’ Bilimi oluşturan şey ise insanın doğasında bulunan ‘bilme’ ihtiyacıdır. Kişiyi geliştirecek olan, yine kişinin kendisidir. Yeni bir şeyler üretmek için; her daim çok çalışmak, yeni şeyler düşünmek ve yeni şeyler söylemek lazımdır. Bu anlamda İslam ve düşünce tarihinin gelmiş geçmiş en kıymetli filozoflarından İbn-i Haldun’un ”İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şey atmazsanız, kendi kendini öğütür durur’’sözü bizim için oldukça kıymetlidir. İbn-i Haldun, bu muazzam sözü ile bizlere; ‘doğarken sıfır km’de aldığımız beyinleri, ölürken de sıfır km’de teslim etmememizi ve sürekli olarak beynimizin içine kendimizi geliştirebilecek yeni bir şeyler atmamızı, düşünmemizi ve akletmemizi öğütlüyor.’ Kitap okumayan, soru sormayan ve sorgulamayan bir nesil ancak fikirlerin acıdığı, ‘üniversite mezunu cahillerin’ oluşturduğu kocaman bir topluluk olur. ‘Çöl ortasında bir kar tanesi de olsak’ durmak bize yakışmaz! Durduğumuz anda ölür, yok olur gideriz. Zora talip olarak, zihnimizi besleyecek yeni bilgiler ve beceriler kazanmak zorundayız. Bilgimiz arttıkça kişiliğimiz de gelişecektir. Kara toprağın kara bağrına girdiğimizde bizden geriye sadece bırakmış olduğumuz eserler kalacaktır. Eğer ölümün ötesine de geçmek istiyorsak, insanlara faydalı olacak eserler bırakmalıyız. Unutmayın! Beyninizde en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda da onu çoğaltırsınız. Beynini besleyen beynini, midesini besleyen göbeğini büyütecektir! Ez cümle,beyin diyorum. Çok güzel bir şey, Allah olmayanlara da nasip etsin…

Selametle…