“Benim için 28 Şubat demek”  başlığı altında herkes sosyal medyada bir şeyler paylaşıyordu. O an aldım kalemi elime ve ilk aklıma gelen (1995’te Sivas’ta 3 kızımızın başlarını örttükleri için mezuniyet törenine alınmaması ve maruz kaldıkları muamele) cümleyi karaladım: “Benim için 28 Şubat demek; her hatırladığımda yutkunmak istediğimde boğazımda Everestler’in taht kurması ve zalimlere öfkemin hiç dinmemesidir” oldu.

Daha?

Tekmeler sonucu bebeğini düşüren genç kız, tel örgüler dışından asker evladının yemin törenini izlemeye çalışan gözü yaşlı bir anne, sağlık karnesinde başı açık fotoğrafı olmadığı için hastane acil servisine alınmadığı için ölen 71 yaşındaki Medine Bircan nine.

Benim dünya görüşüm ve eşimin tesettürü sebebiyle dönemin Polatlı Merkez Komutanı Albay’ın mesai haricinde sivil bir vaziyette canı istediğinde “selamsız sabahsız” ben yokken işyerimi basıp kimlik kontrolü yapması.

Askerliğe 223. dönem yedek subay öğrenci olarak başladığım Polatlı Topçu ve Füze Okulu’nda yıllar sonra işyerimin “sakıncalı işyeri” ilan edilmesi. Diğer bir deyişle üniformayı giydiğimde “Şerefli Türk subayı” olduğum yerde terhis olduktan 6-7 yıl sonraki yedek subay öğrencilerine bir içtimada yüksek sesle bu kez “sakıncalı” ilan edilmek.

Eşimin tesettürü sebebiyle Ankara GATA’da ölüm döşeğinde yatan dayısı ile son nefesinde dahi görüştürülmemesi ve daha nicesi…

28 Şubat ile ilgili ne söylense az kalır. O dönemde kimileri inancından, yaşantısından ve ideallerinden zerre taviz vermezken kimileri de yıllardır kader birliği ettiği dost/arkadaşları ile bulundukları gemiyi terk etti. İmam Hatiplere baskının artırıldığı, hakaretlerin havalarda uçuştuğu dönemde Polatlı İmam Hatip’ten yeni mezun olan gençlerin de destekleri ile ilk işimiz Polatlı İmam Hatip Mezunları Dermeğini kurmak oldu. Üye kaydı aşamasında iki tavrı hiç unutamam.

İlki Polatlı İmam Hatip Lisesinden mezun olan ve öğretmenlik yapan bir arkadaşımızın “İleride idareci olmak, müdür olmak istiyorum. Beni üye kaydetmeseniz” sözüdür.

İkincisi ise o günlerde kaymakamlık görevinde bulunan Polatlı İmam Hatip Lisesi’nden ilk mezunlarından (1982 mezunu) bir arkadaşımıza “istersen seni üye kaydetmeyelim, bir sıkıntı yaşama” dediğimizde “Ne demek üye kaydetmeyelim, kaydedin. Beni İmam Hatip mezunu olduğum gerçeği değişmeyecek ki. Sizde olan bilgiden kat be katı zaten güvenlik vs. arşivlerinde var” demesiydi.

1998 yılında gerçekleştirdiğimiz ilk pilav günümüze katılan Hasan Celal Güzel, namı diğer “Tank/Tanksavar Hasan”ın Basri Bağları’nda yaptığı konuşma sebebiyle pilav günü biter bitmez gidip emniyette ifade vermek durumunda kaldık. (Pilav günü baştan sona polis tarafından kayda alınmıştı) 28 Şubatçılara karşı pasif direnişe çağıran Hasan Celal Güzel misafirlere “Hiçbir şey yapamıyorsanız bunlara dil çıkarın” demişti. H.Celal Güzel hakkında onlarca dava açılmış kesinleşen bir ceza sebebiyle 5 ay cezaevinde yatmıştı.

Sonraki yıl da kaymakamlıktan izin alınarak yapılan legal bir faaliyet olmasına rağmen bir jandarma astsubayının keyfi tutumla sırf rahatsızlık vermek için pilav gününe katılan herkesi kimlik kontrolüne tabi tuttuğu günleri de unutmadık. Rabbim o günleri bir daha yaşatmasın. Güzellikler sizinle olsun… 

Eşimin tesettürü sebebiyle Ankara GATA’da ölüm döşeğinde yatan dayısı ile son nefesinde dahi görüştürülmemesi ve daha nicesi…