Bu yazıma başlık atmakta ne kadar zorlandım bilemezsiniz. Çok netameli ve çok hassas bir konuda kimseyi kırıp rencide etmek de istemiyorum ama bu devranın böyle sürüp gitmesi canımı haddinden fazla sıkıyor.

Önce “Ölü seviciler” başlığı atayım dedim. “Gizli sadistler-mazoşistler” bazılarına uyar mı bilemedim? Ya da: Duygu provokatörleri/simsarları/rantiyecileri…

Hepsinin ağırlığı altında haddinden fazla ezildim. Eleştirdiğim hususta art niyeti olmayan, çok samimi, gerçekten de üzüntüsünü paylaşmak isteyenlerin de rencide olmasını istemiyorum.

Bu yazıya çok önceden başlamama, mütemadiyen ertelememe rağmen yaşanan çok farklı ve çok acı olaylarda bazı provokatör-duygusuz-simsar-art niyetli insanların aynı tavrı iştahla sürdürmesi gündeme almama sebep oldu.

En son olarak Çarşamba günü yaşadığım Polatlı’da; yedek subay öğrenci olarak atış eğitimi yaptığım Sakarya Kışlası’nda elim bir kaza yaşandı. Olay ilk duyulduğunda Ankara’da bir toplantıdaydım. Sıhhatli bir bilgi edinemedim. Polatlı’ya dönüp eve gelene kadar yalanın bini bir para olmuş: “3’ü ağır 10 yaralı, 3 şahit 5 yaralı veya 4 ağır 10 yaralı” iddialarına ek şehitlere rahmet dileyenler cabası. Askerlerin birbirini vurduğunu iddia eden dahi vardı. Televizyon haberlerinde ise 5 yaralıdan söz ediliyordu. Acil serviste sedyede yatan asker fotoğrafları da gecikmedi.

Bu yalan yanlış haberler ortalarda dolanırken hali hazırda evladı vatani görevini yapan bir baba olarak evlatları Polatlı’da askerlik yapanların (Polatlı’da binlerce asker var) aileleri ve sevenleri hatırıma düştü. Doğru dürüst haber alamamanın, gerçekte ne olup bittiğini bilememenin haletiruhiyesini onlardan başka kimse bilemez/hissedemez.

Yine Polatlı’da cinayete kurban giden minik Eylül’ü, geçmişte Ankara-İstanbul ve başka yerlerde yaşanan terör eylemlerini ve hemen sonrasını, Tunceli Nazımiye’de donarak şehit olan iki evladımızı, yine Hakkari/Şemdinli’de mühimmat patlaması sebebiyle şehit ve gazi olan evlatlarımızı ve o olaylar meydana geldiği andaki ortamı hatırladım. Siz de hatırınıza getirin bir zahmet.

Tecavüze uğrayarak katledilen minicik bir yavrunun en güzel, en şirin fotoğrafları ile birlikte (kendi evladın olsa bakamayacağın) cesedinin o haldeki fotoğrafını çarşaf çarşaf paylaşmak neye ve kime fayda sağladı?

Doğruluğu bile kesin olmayan, terör eylemlerinde kanın oluk gibi aktığı, parçalanmış kol-bacak-gövde parçalarının fotoğrafları, Suudi Konsolosluğunda Cemal Kaşıkçıya ait olduğu iddia edilen (gerçekte bir filmden alınan sahneler olduğu ortaya çıkan) parçalanmış insan bedeni fotoğraflarını ve videosunu paylaşmak ne için ve hangi gayeye hizmet eder? DAEŞ tarafından kafası kılıçla kesilen, ya da diri diri yakılan insanların görüntüleri olduğu iddia edilen fotoğraf ve videolar hala ortalıkta geziyor.

Böyle pervasızca, duygudan yoksunken insanlarda aşırı hassasiyet oluşturan süslü paylaşımlar beklenilenden de fazla ilgi çekip beğeni falan alabilir. Ama benim korkum ve endişem en korkunç, en vahşi, en acı verici, en duygusal olayların bile kanıksanması, sıradan olaylarmış gibi görülmeye başlanmasıdır.

Samimi ve art niyetsiz olanları da ortalığı yangın yerine çevirmek için ilk kıvılcımı çakan, milletin ekmeğine kan doğrayan provokatör algı profesyonellerinin oyunlara karşı uyarmak istiyorum. Hiçbir şey yazılıp çizilmesin, paylaşımlar yapılmasın falan demiyorum; sade, riyadan uzak, birazcık hassasiyet, saygı, empati diyorum.

Ve aklınızdan şunu çıkarmayın: O fotoğraflardakiler sizin sevdikleriniz olsa nasıl davranacaksanız tüm olaylarda öyle davranın. Temennim, en azından bundan sonra belki hassasiyetler gözetilir, dikkatli davranılır. (Acılarını tazelediğim kimselerden özür diliyordum. Bir kez olsun bunları yazmak zorundaydım…)