Balkan topraklarındayım. Geçtiğimiz günlerde de Blagay Tekkesi’ndeydim. Bu sebeple mühim bulduğum bir meseleyi paylaşmak istiyorum…

Satıhlarda boğulmuş vasat tarih, Bosna ve çevre yörelerin İslam’a geçişini, 1463 yılında Fatih Sultan Mehmed Han hazretleri’nin Bosna’yı fethine bağlar.

Evet bu, bilhassa Bosna olmak üzere çevre yörelerin Müslümanlaşmasında bir politik etkendir. Gerçekleşen fetihle, Din-i Mübin-i İslam’ın haşmetli dalgaları Adriyatik kıyılarına vurmuştur.

Fakat bir de politikadan çok daha muazzam bir vasıta var: Olmuşun ve olacağın tecelli planını temaşa eden Allah (celle celâlühü) dostları… Irakları gören dürbünlerle nazar ederler âleme. Uzaklar yanıbaşlarıdır onların. Onlar, fatihlerin fetihlerini beklemez din-i mübine hâdim olmak için. Ahvâlleri vazifeleridir. Ruh iklimlerini fethederler.

Anadolu ve Rumeli dervişleridir onlar; alp ve eren…  Hikmeti er meydanında şecaatle perçinleyen alperenler… Zihinler inşa ederler keskin idrakleriyle. Yetmez, savaş meydanlarında kılıç kuşanırlar küffara karşı. İnsanı insan yapan çetrefilli yolun ebedi rehberleridir onlar. En yüce Rehber’in rehberleri…  

İrfanın ve irşadın bir sancağı, Muhammed Buhâri Hazretleri’ndedir 13. yüzyılın Balkanlarında: Nam-ı diğer Sarı Saltuk. Nur saçan cevher, mânevi iklimlerin sultanı, gönül coğrafyasının kaşifi… Vazifesi, İslam fidanları ekmekti mazlumlar diyarına. Günümüze kadar sağlam kalabilmiş Ehl-i Sünnet kökleri, o insan-ı kâmilin muazzez çabalarıyla çınarlaşmıştır Balkanlar’da. Bugün o topraklarda mutlak hakikatin parıltısı sürüyorsa, tohumlarını Sarı Saltuk Hazretleri serpmiştir. Zât-ı muhterem, efsanelere özne olmuş bir ummandır. Muhabbeti ne kadar hikmet doluysa, kılıcı da o denli keskindir.

Mürşid-i kâmilin en ufak bir nazârı; sonsuz azapla kilitlenmiş kapıları, sonsuz rahmet deryalarına açan altından bir anahtardır, küfür kırıntılarını yakıcı bir haslete memurdur. Sarı Saltuk hazretleri de, iman ve irfan halkasını, fıtratına bahşedilmiş derin bir siyaset ilmiyle geçirmiştir Balkan halkının üzerine. İrşad vazifesini icra ederken hakikati bir kanaviçe gibi nakşetmiş, gayrimüslim tebaayı kendine hayran bırakmıştır. Himmet buyurarak birçok kişinin imanla şereflenmesine vesile olmuştur.

Peki bu şeref, bu himmet, bu tesir hangi kıymetli kaynaktan zuhur ediyor?

Zirvelerin zirvesi neresi?

Hazret- i Türkistan Hâce Ahmed Yesevî…

Ahmed Yesevî hazretleri, Türkistan’da yetişmiş olup evliyâullahın büyüklerindendir. Bizâtihi ve talebeleri vasıtasıyla Anadolu başta olmak üzere çeşitli coğrafyalara, ruhî ve hatta maddî imdatlarda bulunmuştur. Yesevî Hazretleri, sırası gelince Saltuk Muhammed hazretlerini de yüzlerce Horasan ereni ile birlikte Balkan topraklarında vazifelendirmiştir.

Ömürleri boyunca bu vazife ile meşgul olan Sarı Saltuk hazretleri ve hazırûnu, Bosna-Blagaj yöresindeki Blagaj Tekkesi’nin huzur üfleyici tabiatında, insanlara iman ve güzel ahlâk aşılayıp İslam’a büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

Unutmamalıdır ki Devlet-i Âliyye’nin 600 yılı aşan hükümranlığındaki fetih politikası, basit bir toprak hırsı değil; İslam-ı Zişan’ı yerkürenin her karışına iletmektir. Ve bu ulvî davanın aslî başbuğları da; Ehl-i sünnetin yıkılmaz kalesi Allah dostlarıdır…