İnsan vücudunun yapısına baktığımızda en temel birim olarak hücrelerden oluştuğunu görürüz. Araştırmalarda en az 250 farklı hücre tipi olduğu tespit edilmiştir. Her bir hücre tipi belirli bir düzen içinde bir araya gelerek “doku”ları oluşturur. Örneğin kas hücreleri, belirli destek yapılarla birlikte “kas dokusu”nu, sinir hücreleri sinir dokusunu oluşturur. Farklı dokular da özel birtakım görevleri yerine getirmek için bir araya gelir ve organları oluşturur. Örneğin kalp bir organdır. Kalbin yapısında kas dokusu, bağ dokusu ve ayrıca sinir dokusu vardır. Yani organların yapısında farklı dokular bulunur.

Vücutta birçok organ, bir amaca yönelik şekilde birlikte çalışarak sistemleri oluşturur. Farklı amaçları olan birçok sistem bulunur. Örneğin vücutta, sindirim sistemi, solunum sistemi, boşaltım sistemi, dolaşım sistemi, bağışıklık sistemi vb. birçok sistem vardır.

Bağışıklık sistemi, bir toplumdaki emniyet güçleri gibi vücudun koruyucu sistemidir. Vücudu hem dışarıdan gelecek mikrop (virüs, bakteri, parazit vb), toksin (zehir) ve diğer zararlı maddelere karşı korur, hem de vücutta hastalık oluşumunun başlangıç aşamalarında meydana gelen olumsuz değişimleri düzeltmeye ve kontrol altına almaya çalışır.

Bağışıklık sistemi, vücudun çok özel sistemlerinden biridir. Lenf sistemi, özel hücreler (akyuvarlar vb) ve bazı özel organlar (dalak, timüs, lenf bezleri ve kemik iliği), birlikte bağışıklık sistemini oluşturur. Lenf sistemi, vücudun dolaşım sistemine yani damar sistemine benzer bir sistemdir ve kan damarları çevresinde bu sisteme eşlik eder. Ancak lenf damarları içinde beyaz lenf sıvısı bulunur ve bu sıvının lenf damarları içinde hareketini sağlayacak kalp benzeri bir merkezi yoktur.

Lenf sisteminin görevi, vücudu mikroplardan korumak ve bunun için gereken koruyucu maddeleri ve hücreleri üretmektir. Vücutta lenf sıvısı, göğüs hizasında dolaşım sistemine dahil olur ve kirli kanın temizlenme işlemlerinden sonra tekrar kullanılabilir hale getirilir.

Ancak lenf damarlarında lenf sıvısını hareket ettirmek için kalp gibi pompalayan bir organ olmadığından, lenf akışı ve hareketi, kasların hareketiyle oluşan basınç farklılığı ile meydana gelir. Yani bağışıklık sisteminin iyi çalışması için hareketli olmak ve kas aktivitesi oldukça önemlidir.

Bağışıklık sistemi, sadece biz hasta olduğumuzda değil, her an faaliyet halindedir. Örneğin biz yemek yerken, ağzımıza aldığımız bir lokma yemek aslına bakarsanız vücut için yabancı maddedir ve bu hemen analiz edilir. Bağışıklık sisteminin yüzde 60’ı sindirim sisteminde ve özellikle bağırsaklarda bulunur. Eğer alınan besinde bir olumsuzluk yoksa, sindirime dahil edilir. Ancak eğer bir sıkıntı varsa, bu yabancı madde veya içerdiği mikrobik yapılara karşı bir savunma başlatılır. Bu da hücresel düzeyde iltihap oluşum olaylarını kapsar. Bu savunma reaksiyonlarında hedef, yabancı maddeler ve mikroplardır. Bağışıklık sitemi, vücudun kendi hücrelerini tanır ve bunları olayın dışında tutar. Sağlıklı bağışıklık sistemi bu şekilde kodlanmıştır.

Bağışıklık sistemini uyaran bu tür yabancı maddeler sadece beslenme yoluyla vücuda alınmaz, bazen cilt veya solunum yoluyla da alınabilir.

Sıkça şikayet edilen, alerjik rinit, egzema, astım gibi sağlık problemleri bu tablonun bir sonucu olarak karşımıza çıkar.

Bütün bunların yanında, bir de virüs veya toksinlerin tetiklediği ve bağışıklık sisteminin vücudun kendi hücrelerini düşman ve yabancı gördüğü durumlar vardır ki, bunlara “otoimmun hastalıklar” denir. Bu hastalıklarda (romatoid artrit, yani eklem romatizması, hashimoto tiroidit, çölyak, iltihabi bağırsak hastalığı, tip I diyabet vb) bağışıklık sistemi hücreleri bir veya birçok faktör etkisiyle, yanlış bilgilerle kodlanır ve vücut hücrelerine saldırır. Dolayısıyla vücut dokularında tahribat meydana gelir.

Bütün bunları göz önüne aldığımızda, bağışıklık sisteminin görevini en iyi şekilde yapması ve normal kodlarının bozulmaması için bazı noktalara dikkat etmek gerektiği açıktır. Gerek beslenmede, gerekse yaşam alışkanlıklarında doğal ve toksinlerden uzak seçimler yapmak, vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineral eksiklerini hassasiyetle yerine koymak ve vücudun her bakımdan normal döngülerine (uyku-uyanıklık vb) uygun yaşamak oldukça önemlidir. Bu şekilde, kuvvetli bir bağışıklık sistemi ile hastalıklardan uzak bir yaşam mümkün olur.

Yazarın web adresi: www.emineakin.com