Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido, önceki gün devlet başkanlığı yemini ederek ülkenin “geçici devlet başkanlığı” görevini üstlendiğini ilan etti.
Guaido, başkent Caracas’taki hükümet karşıtı gösterilerde destekçilerine yaptığı konuşmada, “Yönetimin gasp edilmesine son vermek, geçici hükümeti kurmak ve özgür seçimler düzenlemek için resmi olarak Venezuela’dan sorumlu devlet başkanlığı görevini üstlenmeye yemin ediyorum” dedi.
Bunun ardından ABD Başkanı Donald Trump, Guaido’yu Venezuela’nın “geçici devlet başkanı” olarak tanıdığını ilan etti.
Guaido’nun söz konusu açıklamayı yapmadan önce Washington’dan yeşil ışık aldığı kesin.
Yani ortada dışarıdan destekli bir darbe girişimi var.
Amerika’nın devirmek istediği Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro da buna karşılık ABD ile tüm diplomatik ilişkileri kestiklerini açıkladı ve ABD’li diplomatların ülkeyi 72 saat içinde terk etmelerini istedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Maduro’yu arayarak, Türkiye’nin desteğini ifade etti ve “Kardeşim” diye hitap ettiği Venezuela Devlet Başkanı’na “Dik dur, yanındayız” mesajı verdi.
Maduro, halka yaptığı konuşmada, “Türkiye Cumhurbaşkanı beni aradı. Türkiye halkı Venezuela halkının yanında. Bugün tarihi bir gün” diyerek Ankara’dan gelen desteği duyurdu.
Türkiye’nin “Washington’dan atama yoluyla darbe girişimi” karşısındaki tavrı hem ilkesel hem de ülke çıkarlarıyla uyumlu.
Ankara ve Caracas arasında son dönemde dikkat çekici bir yakınlaşma yaşandı.
Türkiye-Venezuela ilişkilerinin geliştirilmesi her iki ülkenin de menfaatine.
Fakat her şeyden öte, Trump’ın alışkanlık haline getirdiği “Ben yaptım, oldu” tavrı bile başlı başına Venezuela kararına karşı çıkmak için yeterli.
ABD Başkanı’nın aynı keyfi tavrını Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ettiğinde de görmüştük.
Venezuela’da demokrasi ve insan hakları elbette mükemmel durumda değil.
Fakat en azından Mısır’dakinden çok daha iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Guaido’nun çıkıp kendini “geçici devlet başkanı” ilan edebilmesi bile bunu kanıtlamak için yeterli.
Mısır’da halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi cezaevinde.
Sami Anan ve Ahmet Şefik gibi rejimin adamı asker kökenlilerin dahi seçim yarışına girmesine izin verilmedi.
Maduro, geçenlerde yapılan seçimi yüzde 67,7 oyla kazanırken, karşısındaki rakibi muhalif lider Henri Falcon oyların yüzde 21,2’sini aldı.
Mısır’daki seçim tiyatrosunda ise Abdülfettah Es-Sisi’nin oyların yüzde 97’sini aldığı açıklandı.
Mısır cuntası liderinin göstermelik rakibi, seçimden önce Es-Sisi’ye oy vereceğini açıkça ilan etmişti.
Yani Es-Sisi seçime tek aday olarak girdi.
Mısır’da da muhalefet seçimi boykot etmişti ve katılım oranı oldukça düşüktü.
Yani neresinden bakarsanız bakın, demokrasi yönünden Mısır’ın Venezuela’dan iyi bir yanı yok.
Buna rağmen Amerika’ya göre Maduro’nun başkanlığı şaibeli fakat Abdülfettah Es-Sisi’ninki değil.
Batı’nın derdi demokrasi ve insan hakları olsaydı, Es-Sisi’nin cumhurbaşkanlığını tanımazdı.
Amerika ve Avrupa’nın gerçekte ne istediğini artık gayet iyi biliyoruz.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu hafta sonu Mısır’a resmi ziyarette bulunacak.
Paris, Şubat 2015’te Kahire’ye 5,2 milyar avro karşılığında 24 adet Rafale savaş uçağı satmıştı.
Mısır’ın ek olarak 12 adet uçak daha sipariş etmek istediği ve anlaşmanın Macron’un ziyareti sırasında imzalanacağı söyleniyor.
Fransa Cumhurbaşkanı, Trump’ın kararını destekleyerek, “Özgürlükleri için mücadele eden Venezuelalıları tebrik ediyorum” demişti.
Kahire’de de Mısırlıların askeri cunta rejimine karşı verdiği özgürlük ve demokrasi mücadelesini destekleyecek mi yoksa Abdülfettah Es-Sisi’ye yalakalık mı yapacak; hep birlikte göreceğiz.