İsrail halkının tepkisi çığ gibi büyüyor. Gazze'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı’nda bir günde 21 İsrail askerinin hayatını kaybetmesinin, Gazze'deki savaşın dönüm noktalarından biri olabileceği konuşuluyor. Asker cenazelerinde aile yakınlarının Netanyahu ve işgal ordusuna yükselen tepkileri ve esir yakınlarının isyanı Tel Aviv’deki protestoların şiddetini artırıyor.
Hem Netanyahu hem de ordu, çıkara dayalı savaşmaya devam etmek istiyor. Ancak Magazi'de çoğu yedek asker olan askerlerin kaybı, Gazze'ye yönelik savaşın neyi başardığını anlamakta giderek zorlanan İsrail halkına, bunu açıklamak ve onlardan destek almak noktasında İsrail yönetimini artık hiç olmadığı kadar zorluyor.
İsrail’deki çoğunluk, savaşı görünürde desteklemeye devam ediyor etmesine ama işler hızla değişiyor. Ordunun, ‘Hamas’a ait 24 taburdan 17'sinin çökertildiği, Filistin hareketi savaşçılarının üçte birinin öldürüldüğü ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki toprakların yüzde 60'ını kontrol ettiği’ iddialarına İsrail kamuoyu artık inanmıyor.
Şimdilerde elde ava giderken avlanan bir Netanyahu ve onun savaş kabinesi var.
NETANYAHU’NUN SAVAŞ OYUNU
Çatışma uzadıkça işgal güçlerinin askerî kaybı da artıyor. Kayıplar arttıkça içeride toplumsal reaksiyon şiddetleniyor. Hâl böyleyken şiddeti artırarak savaşa devam etme kararı, akıllarda bunun ‘Netanyahu’nun savaşı’ olduğu tezini kuvvetlendiriyor.
İşgalin başbakanı şunu iyi biliyor: Kalıcı ateşkesi kabul ettiği anda hükûmeti düşecek ve bilançoyu sırtlayacak. Malum sona teslim olmamak için de İsrail'in Gazze'de kalıcı bir varlığa sahip olması gerektiğini söyleyerek iç muhalefete karşı elini yükseltiyor. Aldığı bu büyük risklerle boynundaki ipi gittikçe sıkan da yine kendi ihtirası oluyor.
İhtiras onur kaybına neden olur. İsrail ordusu, verdiği kayıplarla zedelenen imajının failine diş biliyor.
İsrail ordusu, kaybettiği sözde itibar ve onurunu geri kazanmak ve silahlı kuvvetlerinin üzerine inşa edildiği caydırıcılık ilkesini; yani ağır saldırıların Hamas ve Hizbullah'ı saldırıdan caydırdığı kavramını yeniden tesis etmeyi hedefliyor. Ancak bunun üç buçuk ay boyunca gerçekleşmediği ortada.
Tüm dünya, ezici güç kullanmanın hedefe ulaştırmadığı bir savaşa daha şahit oluyor.
İsrail askerî kanadının, savaş kayıplarıyla yüzleştikçe Netanyahu’nun emirlerini yerine getirmediğini gösteren emareler var. Ordunun yüksek komuta kademesi Netanyahu'nun siyasi liderliğinden memnun değil. Bu nedenle Refah çevresindeki Mısır sınırını ele geçirme emrini yerine getirmek için acele etmedikleri ve Gazze'nin kuzey kesimindeki güçlerinin bir kısmını geri çektikleri ifade ediliyor.
Durum henüz o raddeye gelmese de ordu, Netanyahu'nun aleyhine döndüğünde başbakanın iktidarını sürdürmesi çok zor olacaktır. Kayıp hesabı yapmadan sürdürdüğü bu savaş oyunu Netanyahu’ya ganimet ve üstünlük kazandırmayacak aksine onu ağır bir bedelin altında bırakacaktır.
HESABI NETANYAHU ÖDER
Tel Aviv'de kendisini istifaya çağıran on binlerce kişinin katıldığı gösteriler ve geçtiğimiz pazartesi günü İsrail parlamentosu Knesset'i âdeta basan 132 esir ailesinin artan protestolarıyla Netanyahu’nun, eminim uykuları kaçıyordur. Açlık grevine başlayanların artan sayısı da buna eklenince İsrail’de toplumsal hareketlilik yakın zamanda önü alınamaz bir hâle gelecek.
Ordu ve İsrail toplumu arasındaki ilişkiler konusunda önde gelen uzmanlardan biri olan Profesör Yagil Levy, Netanyahu’yu büyük bir tehlike konusunda uyarıyor: ‘İsrail, Mavi Yakalı İsyanı olarak adlandırdığı bir protestoyla karşı karşıya.’
Levy, Gazze'deki rütbeli askerler arasında daha önce görülmemiş düzeyde bir meydan okuma olduğunu söylüyor. Askerler ordunun değerlerine meydan okuyarak kendilerinin ve Filistinli tutukluların fotoğraflarını çekiyor. Camilerde fotoğraf çektiriyorlar; intikamdan, yeniden işgalden bahsediyorlar. Psikolojik üstünlük kurma stratejisi gibi kullanıldığı söylense de durum böyle değil. Katliam görüntüleriyle birleştiğinde bu meydan okuma basitliği, ordunun soykırıma yönelik kararlılığını tescilleyen ve savaş suçu delillerini teyit eden hamlelere dönüşüyor.
İhtirasın körüklediği şuursuzlukla Netanyahu, bu tarihî utancın hesabını ödeyecek, bu net. Ancak soykırım faturası dünyada sadece kendisine kesilmeyecek. Bu kibir körlüğünün hesabı; işgal sponsoru ABD’den İngiltere’ye, soykırım erbabı Almanya’dan umarsız Arap dünyasına dek geniş bir yelpazeye kesilecek.
Her daim olduğu gibi ilahi adalet terazisi, gücü değil hakkı tartmaya devam edecektir.