At Ahmet Altan, at!
Bak, bu Paralel!
Bu da bildiğin şantaj.
Bak Ahmet Altan, kendini inkar ne güzel!
Çok büyük(!) romancı olduğu için, Ahmet Altan’la ilgili yazıya, Cin Ali kıvamında edebi(!) bir girişle başlamak, onun şanına daha yakışır diye düşündüm.
Nasıl, çok yakıştı değil mi?
Ahmet Altan’ın kendini bitiriş düdüğünü, neden yine kendisinin çaldığını biliyorum aslında; ama demem.
Onu ilgililer bulsun.
Biz gelelim sadede.
Pazar günü Hürriyet’e verdiği röportajdaki sözlerine yani:
“Toplum AKP’yi kenara itecek. Yol ayrımındayız. Ya AKP’yi doğal yollarla kenara itip yaratıcı, üretici bir topluma dönüşür ya da tarihinde rastlamadığı büyüklükte sarsıntı ve acıyla karşılaşır. AKP, Erdoğan’ın idaresinde bu seçimleri kazanırsa çok büyük bir devlet şiddetiyle karşılaşacağız. Kötü giden ekonomiye devlet şiddeti eklenmesi fiziksel kırılmaya yol açar.”
Böyle demiş Ahmet Altan.
Bu sözde tespitte, ne vicdan var ne akıl ne muhakeme ve ne de samimiyet.
Kendisine sufle edilen tezviratı tekrarlamış sadece.
Bu sözlerle Altan, Türkiye toplumunu zerre kadar tanımadığını göstermiş aslında.
Kim bilir, belki de tanıyordur da mecburen böyle konuşuyordur.
Yoksa, topu topu 6 ay önce, yüzde 52 ile Cumhurbaşkanını seçen bu toplumun, AK Parti’yi kenara iteceğini söylemek, akıl sahibi bir insanın işi olabilir mi?
Hele, kısa denecek bir zaman önce Erdoğan hakkında adeta bir devrimciyi tanımlayan cümleleri orta yerde dururken, bu 180 derecelik dönüşten azıcık da olsa utanmaz mı kişi?
Hatırlayalım ne dediğini isterseniz:
“Erdoğan, Türkiye’de rakipsiz; ama artık sadece Türkiye’de değil bence dünyada da önemli liderlerden biri. Başkasını bilmem; ama ben Erdoğan’ın bu müthiş girişimini, olağanüstü cesur liderliğini, vizyonunu hayranlıkla selamlayıp bütün gücümle destekliyorum. Erdoğan, ona her zaman yakıştığını düşündüğüm biçimde şövalyece davrandı. Eğer bu ülkede küçük bir çocuğun başı derde girerse bu ülkede o çocuğun yardımına koşacak bir Başbakan var. Bu, benim için de bu ülke için de çok önemli bir güvence.”
Müthiş değil mi?
Peki sormazlar mı adama, o günlerde kaleme aldığın ‘Erdoğan güzellemesi’ (hadi yalakalık demeyelim), mürailik değildiyse eğer, o günden sonra Erdoğan’ın devrimcilikte daha üst bir noktaya geldiği hakikati de gün gibi ortadayken ne oldu da bu noktaya ulaştın?
Ahmet Altan’ı, akl-ı selimden, vicdandan ve tutarlılıktan uzaklaştıran her neyse, işte o bütün bu kötü durumlara düşmesinin sebebidir aynı zamanda.
Çizdiği kapkara tablo ve yazdığı felaket senaryosu da tamamen sipariş üzeredir, ne yazık ki…
Altan, kendi ifadesiyle “yaşlı bir adam.”
Eskilerin tabiriyle; “Bir ayağı çukurda…”
Bu söylediklerinin utancını yaşayacağı günleri görür mü bilemeyiz; ama bugünkü utanç bile yedi sülalesine yetecek denli büyük.