CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Salı günkü grup toplantısında yine ağzına geleni söylemiş.

Küfrün ve hakaretin bini bir para.

Bu kez hedefinde biz vardık.

Kabataş olaylarını yeniden köpürtüp, kadın yazarlarımızı linç etmeye kalkan anlayışı protesto etmek maksadıyla; “Diliniz Kaba Vicdanınız Taş” ortak başlıklı ve fakat farklı içerikli yazı yazan yazarlar yani…

Gerçi ben sonradan dahil oldum; ama ahlakî değerleri tefessüh etmiş nobranlara ithafen yazılan yazıların içerisinde benimki de vardı.

Kılıçdaroğlu bu, ağzı torba değil ki, büzelim.

Bir kalabalık gördü mü anında şirazeden çıkıyor ve basıyor küfrü!

Hatırlarsınız, bir konuşmasında, o zaman başbakan olan Cumhurbaşkanına hitaben; “Adımı yolsuzlukla anarsan ana, aa…” demiş, ardından; “Neyse gerisini söylemeyeyim” diyerek ahlaktan ne anladığını cümle aleme göstermişti.

Bu kez ağzını grup toplantısında bozdu.

“Bu havuz medyasının köşe yazarları var, köşe satıcıları. Aynı başlıkla 9, 10 gazeteci yazı yazdı. Hala bunu savunuyorlar. Yahu siz gazeteci misiniz, yoksa yalancıların temsilcileri misiniz? Sizde vicdan, sizde ahlak, sizde namus, sizde din, sizde iman, sizde kitap var mı?”

Evet, aynen böyle dedi.

Mezkur öznenin, hukuken beyanı esas alınması gereken bir mağdurenin elindeki adli tıp raporuna rağmen, müfterilerin ve haysiyet cellatlarının safında yer alıp, vicdansız bir linçin faili olmaktan imtina etmeyeceğini açıkça deklere etmesi, sürpriz değil bence.

Kendi genel başkanına kurulan ahlaksız kaset komplosunu fırsat bilip koltuğa çöreklenen birinin, başka türlü davranması sürpriz olurdu asıl.

Paralel ihanet çetesinin sufle ettiği tüm hukuksuz iddiaları, grup toplantısında, gözünü kırpmadan ve taammüden suç işleyerek seslendiren bu adam değil miydi sahi?

FG’nin gönüllü ( yoksa mecburi mi demeliydim?), kuryeliğini üstlenerek, ihanet operasyonunda figüranlığa soyunanlardan biri de bu özneydi, evet!

Kılıçdaroğlu, kendisinde olmayan ne varsa bir bir sayıp dökmüş…

Psikolojideki savunma mekanizmalarından projeksiyon (yansıtma) ile kendi ayıp ve kusurlarını başkalarının üstüne atmayı seçmiş, bütün zayıf yapılı insanlar gibi.

Bazı arkadaşlar suç duyurusunda bulunmuş bu nezahetten ve seviyeden nasip almamış hakaretlerle ilgili olarak.

Ben, suç duyurusunda değil de Şair Nef’i misüllü, “Tutalım ki, Kılıçdaroğlu, hakaret ederken tek tek saydığı ve muhataplarında olmadığını varsaydığı sıfatların hepsine sahip” diyeyim, farz-ı muhal…

Ve yine Nef’i gibi sorayım!

Bu durumda, Allah’ın huzurunda ikimiz de yalancıya çıkmaz mıyız sahi?!

Hem mahkemeler, meclis kürsüsünü taammüden suç işleme mahalli olarak kullanan bu ağzı bozuk adamla nasıl başa çıkacak ki?

O ve esiri olduğu hocası, Allah’tan bulsun diyorum da başka bir şey demiyorum.