Gözlerinizi kapatıp, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bu güne kadar gelip geçen tüm siyasi partileri, liderlerini, kongrelerini, siyasi parti mensuplarının ilişkilerini bir düşünün…

Uzak geçmişe gitmeye gerek yok, şu geçen 10 yıllık süreçte Ak Parti dışındaki partilere bir bakın. Kongrelerinde sandalyelerin havada uçtuğu, rakipler arasında, ağıza alınmayacak en galiz küfürlerin edildiği, genel başkanlara kasetle provakasyon düzenlenerek makamından edildiği, mahkeme kapılarında kongre yaptırmak için sürünen siyasi organizasyonlara bakın.

Birde Adalet ve Kalkınma Partisi adıyla organize edilen siyasi oluşuma bir bakın, aralarındaki farkın, yalnızca bir kemiyet farkı olmadığını, derin ve zengin bir keyfiyet farkının olduğunu anlayacaksınız.

Bu  keyfiyetin kaynağı, ruhu aşk ve ahlak olan ‘DAVA’ hüviyetine bürünmüş, ‘Asımın Nesl’i, ‘Büyük Doğu’ mefküresi ve ‘Diriliş’ Ülküsünün dayandığı, ‘Medine’ merkezli ‘Medeniyet’ kavrayışıdır.

Modern zamanların hakim olan ehli küfür sisteminin tasallutu altında, bir çok badireleri atlatarak gelen bu ‘dava’nın, bütün olumsuz etkilenmelerine rağmen, bir siyasi organizasyona bürünüp ‘Devlet’ olma sürecinde yaşanılan siyasi, sosyal, ekonomik olaylar içinde, gerçekleştirdiği yürüyüşü aksamadan devam etmektedir.

Milletin, kendi kalbi ve tarihiyle örtüşen, kaderini paylaşan bu siyasi organizasyona inatla desteğinin anlamı, varoluş bilincinde yatmaktadır.

Bu yürüyüşe, küçümser eda ile bakan ‘Entellektüel İslamcılar’ ile istihza ile bakan içimizdeki batının oryantal aydınlarının anlamadığı şey şu; İslamcılar, muradı ilahi üzere meydana gelen zuhurat içinde, İslamın nasıl ve ne şekilde var olabileceğine cevap teşkil edecek şekilde bir düşünce üretemediler ve bu vatana, bu millete ait bir ‘eylem/amel’ sahibi olamadılar. Batıcı aydınların ise bütün derdi pastadan alacakları payın miktarıydı.

Yaşanılan realitenin/zuhuratın içinde, siyasi yöntemle çare üretme gayretinde olanlar, doğrusuyla/yanlışıyla hep bu vatana, bu millete mahsus bir ‘eylem/amel’ içinde bulundular.

Bu ‘eylem/amel’, Medine’den mütevaris olan, aleme nizam veren medeniyetimizin erk olarak inkıtaya uğramasından sonra devam eden mefküresinde,  ‘Asımın Nesli’, ‘Büyük Doğu’ ve ‘Diriliş’ akışından nemalanarak siyasi yürüyüşünü sürdürdü.

Kabaca siyasi yelpaze ayırımında ‘Sağ kesim’ diye adlandırılan, kendi içinde, MSP ve MHP, Milli ve Milliyetci görüş olarak iki ana damara ayrıştırılan, MTTB (Milli Türk Talebe Birliği), Milli Gençlik, Akıncılar, Milli Görüş, Bozkurtlar, Ülkücüler, Alperenler vs. olarak tezahür eden tecrübelerin beslediği, Ak Parti denilen yeni bir siyasi organizasyon doğdu.

Sağlam bir liderlik etrafında kurulan bu siyasi organizasyon 10 yılı aşkındır memlekete vaziyet ederek yürüyüşünü sürdürmektedir.

Bu yürüyüş içinde, hem 1. dünya savaşı ardında dizayn edilen siyasi yapıyı değişime uğrattı/uğratmaya devam etmekte. Hem de, bütün bu dizayna göre oluşmuş olan siyasi teamülleri değiştirip dönüştürmektedir.

Bu değişim ve dönüşümün en önemli basamağı olan ‘sistem/yönetme yöntemi’ değişikliğine gelip dayanmış olan bu yürüyüşün sağlıklı devam edebilmesi içinde kendi içinde uyumlu bir değişimi yaşamaktadır.

Dün yapılan, Ak Parti kongresinin anlamı budur.

Asımın neslinin, Büyük Doğunun ve Dirilişin Ak yürüyüşü devam etmektedir vesselam….