İnsanlık tarihi nice acı manzaralara şahitlik etmiştir. Bu manzaraların dehşeti insanın insanlığını nasıl da ayaklar altına aldığını gösterir. İnsan onları okudukça insanlığın iman ve İslâm hakikatinden uzak kalınca nasıl da canavarlaştığını apaçık görür.
İşte bugün de benzeri manzaralar görmekteyiz. Hatta daha da dehşetlilerini. Zira toplu öldürmeler bunun ispatı. Şu dünya hayatında ortalama üççeyrek asır yaşayabilen insanın yaptıklarına bir bakın! Eğer eski ümmetlerde olduğu gibi beş ya da on asır yaşamış olsaydı daha neler yapabilecekti düşünmeye değer. Binlerce insanın kaderiyle oynayan, akla gelmeyecek zalimlikleri onlara uygulayan bu yaratıklara asla insan denemez! Zira onları yaratan Allah’ın koyduğu kanunlar bunu hiçbir zaman söyletmez. O’nun gönderdiği hükümler insanca yaşamayı ortaya koyar. Eğer birisi buna uymuyorsa o “cehennemin en alt tabakasına” gönderilecek süflîlerdendir. İşte onlar yaratılışlarının en güzel olduğunu unutan kimselerdir:
“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu, (küfre varınca) aşağıların aşağısına çevirdik, (cehennemlik yaptık).” (95 Tîn Sûresi 4-5)
GERÇEK İNSANIN ÖZELLİKLERİ
Hâlbuki o,kendisine gerekli olan nice eşsiz özelliklere sahip olmalıydı. İşte onlardan bazıları:
“Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler, kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salih olanlardandır.” (3 Ali İmran Sûresi 114)
“Onlar, gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcarlar.” (2 Bakara Sûresi 3)
“Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah, iyilik edenleri sever.” (3 Ali İmran Sûresi 134)
“Ve yine onlar, bir kötülük yaptıkları ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler; günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Ve onlar, hatalarında bile bile ısrar da etmezler.” (3 Ali İmran Sûresi 135)
“Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.” (25 Furkan Sûresi 68)
Kur’an-ı Kerim’de daha onlarca ayet-i kerimede insan olanların vasıfları sayılır. Gerçekten okumaya ve üzerinde düşünmeye değer. Bu özellikleri tefekkür ettiğimiz zaman da, insanın niçin yaratıldığı ve yaratılmaya değer bir mahlûk olduğu anlaşılacaktır. Bunlara sahip olunmadığı zaman da yaşamanın bir anlamı olmadığı hatta ebediyete yolcu olan insanın, “Keşke toprak olsaydım” diyeceği, anlam kazanmış olacaktır. İşte insan olan ve olmayanlar…
Bütün bunlardan sonra Rabbimizin bize verdiği iman hakikatinin ne büyük bir değer olduğu ve Asr Sûresi’ndeki eşsiz mananın nasıl bir anlam ifade ettiği görülmektedir. Rabbimiz (c.c.) bu eşsiz nimet ve lütuftan bizleri ayırmasın ve o büyük değerle Kendisine kavuştursun.
“İNSAN” SÛRESİNDE İNSAN
Adını İnsan’dan alan bir sûremiz var Kur’an’da. Bakınız son ayetlerine:
“Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.”“Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.”“Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.”“Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.”“O, dilediğini rahmetine dâhil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır.”
Gerçekten yürekleri dağlayan ayetlerdir bunlar. Hani mü’minler öyle olmalıydı ya;
“Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu ayetler) onların imanlarını bir kat daha artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” (8 Enfal Sûresi 2)
AMA MÜ’MİNLER ŞU GERÇEKLERİ DE GÖZARDI ETMEMELİDİR
“(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.” (42 Şûra Sûresi 36-39)
O halde şu gerçek çok açıktır: İnsan=Mü’min.
Onun da kâmil olanı değil mi?
Acaba “inandım” dediği halde, “inandım” diyen insanlara zulmedenler, onları katledenler ne durumda? Yerine göre bir karıncaya kıyamayan bu insan, nasıl oluyor da inanmış bir insana kıyabiliyor? Arafat’ta hacı olacağım derken, bir yeşili koparamayan mü’min, nasıl oluyor da kafalar koparabiliyor? Şu büyük tezadı anlamak mümkün mü?
Hani Üsâme ibni Zeyd radıyallahuanhümâ’nın bizzat yaşadığı bir hadise vardı. O bir gazada, “Lâ ilâhe illallah” diyen bir adamı öldürmüştü. Kendisi şöyle anlatır: Biz Medine’ye gelince bu olay Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kulağına gitti ve bana:
– “Adam ‘Lâ ilâhe illallah’ dedi ve sen de onu öldürdün, öyle mi?” Ben:
– Yâ Rasûlallah! O, bu sözü, sadece silahtan korktuğu için söyledi, dedim. Peygamber Efendimiz:
– “Kalbini mi yardın ki, bu sebeple söyleyip söylemediğini bilesin?” buyurdu.
Bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, ilk defa o gün Müslüman olmuş olmayı temenni ettim. (Müslim, İman 158)
Onun bu temennisi, Müslüman olunca, bütün günahların silineceği müjdesine yönelikti. O bundan sonra, Müslümanlar’la olan hiçbir kavgaya katılmamıştı.
Ne kadar ibret verici değil mi?
Ya diğerleri? Yani inanmayanlar?
İşte onlar, “insan”lıktan zaten mahrum olanlardır. Görmüyor muyuz dünyayı? Bizzat kendileri olmasa da Müslümanlar’ı birbirlerine nasıl da kırdırıyorlar?
Allah’ım bizlere iz’an ve şuur versin! Ümmetin dirilişini lütfetsin!
O’na emanet olunuz!