Nasıl olsa çok yakın, ne zaman istersem giderim” şeklindeki bir düşünsel gaflet ve tembellikle uzunca zamandır geciktirdiğim Bosna’ya gitmek eylemini Srebrenitsa katliamının 20. yılı münasebetiyle bu kez gerçekleştirdim ve şu an bu gecikmişliğin derin pişmanlığıyla birlikte, tuhaf bir mutluluk hissi içersindeyim. Allah’a şükürler olsun!…
Bosna’yla ilk kez Başçarşı’da karşılaştık ve gittiğim nadir ülkelerde kapıldığım ‘’ben burada mutlu yaşarım’’ duygusu yeniden kapladı tüm benliğimi. Tarifsiz sıcak, içten ve bizden bir tavırla karşıladı bu şehir beni, çok sevdim doğrusu. Türkiye’deki bazı eski Osmanlı şehirlerini andırıyor, ancak ayrı bir kokusu, farklı bir ruhu var besbelli. Yüzyıllar içersinde maruz kaldığı temaslar ve çeşitli ağır saldırılarla aldığı hasarlar sonrasında, muhkemliğini sürekli artırıp yenileyen bir kale gibi, ben hala buradayım ve beni yıkamayacaksınız dercesine öylece duruyor Avrupa’nın kalbinde ve kendisine geleni, muhteşem nehirlerinin berraklığında bir dostluk ve bereketle kucaklıyor.
Srebrenitsa, insanlık tarihinin en gaddar ve barbar katliamlarına sahne olmuş bir sembol şehir. Bugün tüm Suriye’nin yaşadığı cehennemin bir benzeri bundan tam 20 yıl önce yaşanmış buralarda. Aklıma Ashab-ı Uhdud geliyor:
“Ve onlar üstelik, inanmış insanlara yapmakta oldukları işkenceleri seyretmekteydiler. Ve intikam almalarının nedeni ise, bunların azîz, hamîd olan Allah’a imân etmiş olmalarından başka bir şey için değildi.’’
Aslında uzunca bir süredir devam eden Avrupa’dan Müslümanları temizleme projesinin bir parçası olarak artık işin zıvanadan çıkıp aşikare bir hal almasının, kin ve nefretle güdülenen Sırplara bu işin taşere edildiğinin en önemli göstergesinden başka bir şey değildir bu soykırım.
Malum fabrika binasında bu katliamlara zemin hazırlayan bazı ülkelerin temsilcileri timsah gözyaşı döküp, barış güvercini rolü kapmaya çalışırken, dışarıda, açık alanda nefes almayı dahi güçleştiren mahşeri bir kalabalık sanki kıyamet provası yapıyor. Her renk ve milletten insan gelmiş buraya… Eşlerini bu soykırım esnasında kaybeden bazı kadınlar şehitlik meydanında o günlerde yaşananları anlatıyorlar. Kimlikleri yeni tespit edilen 136 şehidin kemikleri, 20 yıl sonra yeşil örtüler altında bu şehitliğe defnedilmeyi beklerken, hüzün ve elem soluduğumuz havaya sirayet ediyor. Okunan Kur’anlar, kılınan namazlar, on binlerin -belki de yüz binler- getirdiği tekbirler, kutsalları ve medeniyetleri adına şehit olmayı göze alanların asla ölmeyeceklerini bir kez daha aklımızın ve vicdanımızın tam merkezine adeta nakşediyor. Tüm bu hisler ve atmosfer o dönemlerde sağlam bir şahin olan Sırp Başbakanı’nın provokasyon amaçlı olarak şehitliğe girmesiyle yerini öfkeye bırakıyor ve henüz 15 gün önce Srebrenitsa katliamının baş sorumlusu Ratko Mladiç’in adının Sırbistan’da bir caddeye verildiğini çok iyi bilen özellikle gençler, tam da arzuladıkları gibi provoke oluyorlar. Bölge, yapılan etnik temizlik sonrası tam anlamıyla Sırp nüfusa kalmış. Evvelki hafta BM Güvenlik Konseyi’nde alınan “Boşnak Soykırımı’nı Tanıma” kararını veto eden tek ülkenin Rusya oluşu ve Srebrenitsa giriş yolunda bulunan tüm direk ve duvarlara yapıştırılan Putin’in haşin resimleri aslında tahrikin ilk başladığı nokta… Duygu dünyamız karmakarışık dönüyoruz Srebrenitsa’dan ve bir o denli yorgun.
Mostar ise başlı başına bir efsane olmanın ötesinde tam anlamıyla büyüleyici… Gazi Mostar… Kalbimi resmen eritiyor ve Neretva nehrinin zümrüt sularına katıp tarihin derinliklerine doğru bir maceraya akıtıyor. Zaman kavramını yitiriyorum adeta; Koski Mehmet Paşa Camisi’nin avlusunda yüzyıllarca kalabilir, gece gündüz Mostar Köprüsü’nü ve doyumsuz manzarasını temaşa edebilirim. Ama maalesef gerçek olana dönmem gerekiyor.
Kadir Gecesi’ni Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Camisi’nde idrak ediyorum. İnanılmaz coşkulu ve sevinçli kutlanıyor burada. Binlerce insan akın akın geliyor camilere ve sokakta gördüğümüz modern görünümlü Boşnak kadın ve erkeğinin derinlerinde İslam’la bağının ne denli güçlü olduğunu burada net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Dua önce Arapça, sonra Boşnakça ve ardından Türkçe yapılıyor: ‘’Allah’ım , özellikle sen Filistin ve Suriye ‘de zulümle inleyen kardeşlerimize yardım et, onları koru Ya Rabbim!..’’
Saraybosna’da bir Kadir Gecesi, aminlerle semada yankılanıyor…
Selam ve duayla…
Not: Srebrenitsa anma törenlerini de kapsayacak şekilde bu turu düzenleyen Devim Tur’dan (www.devimtur.com ) Bülent, Vasfiye, Eyyüb ve Emrah’a, Bosna Sancak İzmir Dayanışma Derneği üyelerine şükranlarımı sunuyorum.