Uzun zamandır Türkiye’nin planlı, aşama aşama uygulanan bir saldırı ile karşı karşıya olduğunu dile getiriyoruz. Birileri her ne pahasına olursa olsun Türkiye’ye diz çöktürmek, hem ülkemizin hem de âlem-i İslam’ın geleceğini karartmak istiyor. Uluslararası güçlerin, Türkiye ve ümmet düşmanlarının karargâhında kurulan bu oyun içerdeki maşalar tarafından sergilenmeye devam ediyor. Önceki gün Ankara’nın göbeğinde gerçekleşen ve 100’e yakın vatandaşımızın hayatına mal olan katliam gibi saldırı ise bu oyunun en kanlı sahnelerinden biriydi. Türkiye düşmanları bu katliamla aslında hepimize ne kadar ileri gidebileceklerini, ne kadar kararlı olduklarını gösterdiler.

Türkiye şu an bir yol ayrımında. Ya geçmişe, eski Türkiye’nin o berbat günlerine döneceğiz. Ya da sonuna kadar direnip bu mücadeleden zaferle çıkacağız. Artık bir üçüncü yol yok bizim için. Bu mücadele de sadece devletin vereceği bir mücadele değildir. Bu mücadele devletle birlikte milletimizin; onurlu, şerefli, vatansever tüm insanların vereceği bir mücadeledir. Rahmetli Cemil Meriç’in dediği gibi “bu memlekette artık sağcı solcu, ilerici gerici yok. Bu memlekette artık namuslular ve namussuzlar var”. Bu mücadele Türkiye’yi, bu toprakları sevenlerle bu topraklara düşman, Türkiye üzerinden tüm âlem-i İslam’ın geleceğini mahvetmek isteyenlerin mücadelesidir.

Peki bundan sonra ne yapacağız? Öncelikli olarak terörün hedefine ulaşmasını engellemeye çalışacağız. Teröristler bizi tedirgin etmek, korkutmak, hepimizin zihnine geleceğe dair bir belirsizlik düşüncesi zerk etmek istiyorlar. Ne kadar umutsuz, güvensiz ve kaygılı olursak Türkiye düşmanları da o ölçü de hedeflerine ulaşmış olacaklar. Bundan dolayı her şeyden önce her ne olursa olsun umutlarımızı kaybetmeyeceğiz. Yeniden büyük Türkiye yeniden büyük âlem-i İslam hayalimizi, mefkûremizi capcanlı, dipdiri bir şekilde ayakta tutacağız. Zaten bu saldırıların, katliamların asıl nedeni de bu idealin gerçekleşmesi için başlatılan bu yürüyüşü, tarihi dirilişi engellemektir.

Biz, birçok badireler atlatmış bir milletin çocuklarıyız. El ele verdiğimizde, saf saf olduğumuzda aşamayacağımız hiçbir güçlük yoktur. Dün nasıl Kurtuluş Savaşı’nda, tek parti dönemlerinde,  28 Şubatlarda direndiysek bugün de kol kola girerek direneceğiz. Hem de her zamankinden daha fazla. Çünkü bu sefer mazlumların, ezilenlerin; Kudüs’ün, Şam-ı Şerif’in, Kahire’nin son umudu olan Türkiye’yi bir yangın yerine çevirmek için her şeyi yapacaklar. Çünkü bu ülkenin teslim alınması demek sadece Türkiye’nin değil; bir medeniyetin, bir tarihin, bir umudun, bir geleceğin teslim alınmasıdır. Bu anlamda vereceğimiz mücadele, sergileyeceğimiz direniş Anadolu merkezli tüm ümmet-i Muhammed için verilecek bir mücadele ve direniş olacaktır.

Bu tür dönemler her milletin tarihinde olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Hele de Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız, ekonomik ve siyasi olarak bağımsızlaşmaya başladıysanız, adım adım bölgesel aktör ve büyük devlet olma yolunda ilerliyorsanız sizi hiçbir zaman rahat bırakmazlar. Yaşanan süreci biraz da böyle değerlendirip bu süreçten en az zararla çıkmanın yollarını aramaktan başka çaremiz yok. Çünkü bizim yapacak daha çok işimiz, alınacak daha çok yolumuz var. Bundan dolayı artık Türk, Kürt, Laz yok; sadece Türkiye ve tüm umutlarını bize bağlamış 2 milyarlık ümmet-i Muhammed var. Balkanlar adına; Afrika, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya adına bu savaşı kazanmak zorundayız ve Allah’ın izniyle kazanacağız da… Çünkü Allah var; problem yok…