Üstad Necip Fazıl, “Abdulhamid’i anlamak her şeyi anlamaktır” diyor. Üstad’ın ne demek istediğini, yeni nesillere niçin özellikle Abdulhamid Han’ı işaret ettiğini ben de Âlem-i İslâm’a yaptığım seyahatler esnasında anladım. Ümmet coğrafyasında nereye ayak bastıysam ya Abdulhamid Han’ı özlemle anan mümin yüreklere ya da “Abdulhamid Han olsaydı bu zulümleri yaşamazdık, o bize sahip çıkardı” diyen mazlumlara rastladım.
Ziyaret ettiğim 60’a yakın ülkenin içinde Abdülhamid Han’ın en çok sevildiği ülke Filistin’di. Gazze’de kaldığım dönemde yaşadıklarım, Türkiye denince dünya Müslümanlarının zihninde öncelikli olarak Abdulhamid Han’ın suretinin canlandığını öğretmişti bana. Ayrıca Abdulhamid Han’ın torunu olmak Gazze’de bir ayrıcalık, size bütün kapıları açan bir rütbeydi. Gazze’de birçok taksici, lokantacı, büfeci, “Sen Halifemiz Abdülhamid Han’ın torunusun, sana ikram sevaptır” diyerek kendilerine uzattığım parayı bütün ısrarlarıma rağmen geri çevirmişlerdi.
Gazze’de bir gece vakti İbrahim Zaiym’in Bağdat Camii’nde imamlık yapan babasını ziyaret etmiştik. Sevgili dostum İbrahim Zaiym, HAMAS’ın televizyonu olarak bilinen Aksa TV’nin en tanınan simalarından biriydi. Babası Sahr Hoca ise, edep ve asaletiyle insanı kendine hayran bırakan Filistinli bir âlimdi. Sahr Hoca, evine yaptığımız ziyaret esnasında bizi merdivenlerde karşılamış ve kollarını iki yana açarak hoş geldiniz dedikten sonra yüzüme bakıp “İnan kardeşim, bu gece benim en mutlu gecem. Çünkü Halifemiz Abdulhamid Han’ın torunu evimizi şereflendiriyor” demişti. Yaşlı âlimin kollarını açıp son derece mesut bir yüz ifadesiyle söylediği bu sözleri her hatırlayışımda inanın bugün bile gözyaşlarımı tutmakta zorlanıyorum.
Abdulhamid Han’la ilgili birçok ülkede duyduklarım içinde Patani’de öğrendiklerim gerçekten müstesnaydı. Birçoklarımızın ismini bile bilmediği Patani’de sevgili Halifemiz adeta bir efsaneye dönüşmüştü. Patanililerin anlattıklarına göre Patani, İngilizler tarafından işgal edildiğinde Abdulhamid Han, Anadolu’dan 27 genci İngilizlere karşı savaşmaları için bu ülkeye göndermişti. Bu gençler Patani’ye girerken İngiliz birlikleri tarafından esir alınarak kurşuna dizilmişler. Ayrıca bölgedeki Müslümanların başlarına Şeyh Ahmed Patani isminde Patanili bir âlimi atayan Abdülhamid Han, Patanili Müslümanların İngilizlere karşı verdikleri bağımsızlık mücadelesini de bizzat finanse etmiş.
Tayland işgâli altındaki Patani’de Abdulhamid Han’a olan sevgiye bizzat şahit olduktan sonra rotamı Malezya’ya çevirmiş, Malezya’da ise Müslümanlardan Abdülhamid Han’ın Kur’an-ı Kerim’i Malay diline çevirttiğini ve bu meallerin Güneydoğu Asyalı Müslümanlar arasında dağıtıldığını öğrenmiştim. Abdulhamid Han ayrıca Âlem-i İslâm’ın dört bir yanına gönderdiği elçileri vasıtasıyla Müslümanları İttihad-ı İslâm fikri etrafında örgütlemeye çalışmıştı.
Afrika’da, Asya’da, Balkanlar, Ortadoğu’da Abdulhamid Han hep bir şekilde karşıma çıktı. Örneğin Mindanao Adası’ndaki Müslümanlardan Abdulhamid Han’ın adaya bir cami yaptırdığını, işgal güçlerine karşı adadaki Müslüman direnişçileri eğitmesi için Payitaht’tan adaya iki subay gönderdiğini öğrendim. Şam-ı Şerif’te yaşadığım yıllarda ise sık sık evine ziyarete gittiğim HAMAS lideri Halid Meşal’le yaptığımız sohbetlerde konu eninde sonunda Abdulhamid Han’a geliyor, Halid Meşal, “İslâm dünyası yeni bir Abdulhamid bekliyor, Allah acılar içindeki bu ümmete yeni bir Abdulhamid bahşedecek” diyerek Halife’ye olan sevgisini ifade ediyordu.
İşte bundan dolayı en azılı İslâm düşmanları nefret kutuplarının başına Abdulhamid Han’ı koydular, yıllarca bütün mesailerini onu yeni nesillerin gözünden düşürmek için harcadılar. Çünkü yeni nesiller Abdulhamid Han’ı gerçek anlamda tanıdıklarında “Biz kimiz?” sorusuna cevap bulup Âlem-i İslâm’ın milletimize biçtiği tarihi misyonu keşfedeceklerdi. İşte bundan dolayı Abdulhamid Han asli kimliğimizi, tarihimizi, ruh kökümüzü anlamamız için anahtar şahsiyettir.