Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, çarşamba günü geldiği Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştükten sonra perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) hitap etti.
Abbas’ın alkışlarla kesilen konuşmasının içeriği de gayet olumluydu.
Filistin Devlet Başkanı Ankara’ya ilk davet edildiğinde gelseydi ve Netanyahu ABD Kongresi’nde konuştuğu gün TBMM’de konuşsaydı elbette daha iyi olurdu.
Erdoğan ve milletvekilleri Abbas’ın bazı sözlerini ayakta alkışladılar.
Ancak o alkışlar Abbas’ın şahsına değil, Filistin’e idi.
Netanyahu hükûmeti ve İsraillilerin çoğu bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına karşı.
İsrail parlamentosu Knesset, geçenlerde Filistin devleti kurulmasını reddeden bir kararı kabul etti.
Türkiye Abbas’ı Ankara’ya davet edip TBMM’de konuşturarak hem ABD Kongresi’ndeki skandala geç de olsa misillemede bulundu hem de İsrail’e “Filistin halkının özgür ve bağımsız devletini kurma hakkını sonuna kadar desteklediği” mesajını verdi.
Mahmud Abbas’ın Filistin’indevlet başkanı olarak meşruiyeti ve Filistin halkını ne kadar temsil ettiği tartışılır.
Ancak Abbas aynı zamanda Filistinli birçok grubu çatısı altında toplayan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) ve Filistin’in en köklü gruplarından Fetih’in de başkanı.
Terör örgütü değil, işgale karşı topraklarını savunan bir millî kurtuluş hareketi olduğunu söyleyerek Hamas’a sahip çıkan Türkiye, Abbas’ı TBMM’de konuşmaya davet ederek Filistin halkını ve meşru haklarını bir bütün olarak desteklediğini, Filistinli gruplar arasındaki anlaşmazlıklarda taraf olmadığını gösterdi.
Ankara’nın yaklaşımının Filistin’de birlik ve bütünlük sağlanması için gösterilen çabalara katkıda bulunduğunu söylemeye gerek yok.
Abbas’ın TBMM’deki konuşması birkaç ay önce Manama’daki Arap Birliği Zirvesi’nde yaptığı ve Hamas’ı suçladığı konuşmadan tamamen farklıydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin Filistin halkının meşru haklarını savunan duruşunu takdir ettiğini söyleyen Abbas, İsrail’in Gazze Şeridi’ne açtığı savaşa karşı çıkan partilere de teşekkür etti.
Bir ara gerçek bir devrimci gibi konuşan Abbas, Filistin liderliğindeki kardeşleriyle Gazze’ye gitmeye karar verdiğini açıkladı.
Hayatına da mal olsa bunu yapacağını söyledi ve hayatının Gazze’deki bir çocuğun hayatından daha değerli olmadığını söyledi.
İslam’ın hükmünü uyguladıklarını öne sürerek “Ya zafer ya şehadet” dedi.
Bu sözler karşısında insanın “Allahu ekber” diye bağırası geliyor ama ne yazık ki daha önce de benzer hamasi konuşmalar yapan Abbas’ı tanıyoruz.
Filistin Devlet Başkanı’nın TBMM’deki konuşmasından birkaç saat sonra Yahudi yerleşimci çeteler Batı Şeria’da Filistinlilerin yaşadığı Cit köyüne saldırdı ve evleri yaktı.
Abbas’ın emrinde yaklaşık 70 bin silahlı güvenlik ve istihbarat görevlisi var.
Filistin halkını işgal güçlerinden değil, Yahudi yerleşimcilerin teröründen dahi koruyamıyorlar çünkü tek görevleri direnişçilerin peşine düşmek, yeni bir intifadanın patlak vermesini engellemek, İsrail’in ve Yahudi yerleşimcilerin güvenliğini sağlamak.
Abbas TBMM’deki konuşmasında samimiyse “güvenlik koordinasyonu” adı altında işgal güçleriyle yaptığı iş birliğine son versin.
Gazze’den önce yanı başındaki Cit köyüne gitsin.