Sevgili okur, ülkemizde gelişen olayları göz önüne aldığımızda ve içinde bulunduğumuz referandum sürecini baz aldığımızda değişen ve değişerek gelişen ‘yeni Türkiye’ söylemini daha iyi analiz etmek adına bu hafta biraz farklı olarak karşılaştırmalı siyaset üzerinden günümüz siyasetini analiz etmeye çalışacağım.

Yusuf Akçura’nın 1904’te yazdığı 33 sayfalık bir makale olan 3 Tarz-ı Siyaset; Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi çıkmazda izlenmesi gereken siyasi yöntemleri sorgulamıştır. Akçura’nın üzerinde durduğu üç farklı siyaset tarzı; Osmanlılık, İslamcılık ve Türkçülük’tür. Bu politikalarından Osmanlılık, bir Osmanlı ulusu meydana getirmeyi, İslamcılık, İslam dinine dayanan bir devlet yapısı kurmayı, Türkçülük ise ırka dayalı bir Türk siyasal ulusçuluğu meydana getirmeyi amaçlar. Bu politikaların ötesinde Tanzimat’tan sonra ortaya çıkan “Batıcılık” kavramı da Akçura’nın makalesinde bahse konu yaptığı yöntemler arasında yer almıştır. Akçura’nın 3 Tarz-ı Siyaseti’ni uzun uzadıya burada yazamayacağımdan sizlerinde sevgili okur bu makaleyi derinlemesine okuması ve üzerinde düşünmesi gerektiğini söyleyebilirim. Akçura makalesinde Osmanlılık üzerindeki düşüncelerinin Osmanlılık akımının Osmanlı Devleti’nin saadeti ve geleceği için izlemesi gereken siyaset olamayacağına kanaat getirdikten sonra İslamcılık ve Türkçülük akımlarının devletin bekası için bir çözüm yolu olup olamayacağını sorgulamıştır. İslamcılık (panislamizm) düşüncesi ise; 11 Kasım 1914’te bütün Müslümanların Halife’nin yanında düşmana karşı savaşa çağrılması anlamına gelen “Cihad-ı Ekber” ilan edilmiştir. Cihat, din uğruna yapılan savaşı ifade eder. Ancak Müslüman Araplar yayımlanan Cihad’ı dinleyip bir araya gelmek bir yana diğer Müslümanların karşısında yer almıştır. Bu vakıa “İslamcılık” fikrinin yanlış olduğunun ve de yürümeyeceğinin açık bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Türkçülük, diğer akımlara oranla daha geç ortaya çıkmasına rağmen Milli Mücadele’nin başarıya ulaştırılması ve Cumhuriyetin örgütlenmesinde rol oynayan en büyük fikir akımıdır. “Üç Tarzı-ı Siyasete” genel olarak baktığımızda; 1850’lerden sonra Osmanlılık ile Tanzimat ve Islahat Fermanı devirlerinin başladığını, İslamcılık fikrinin de 1882-1908 yılları arasında devam ettiğini, bu tarihten sonra bu iki fikrin harmanlanarak Türkçülük akımının ortaya çıktığını görüyoruz.

Kısıtlı bir şekilde Akçura’nın 3 Tarz-ı Siyaseti’ni anlatmaya çalıştım ama tekrar diyorum ki sizlerde okuyun. Şimdi Akçura’nın 3 Tarz-ı Siyaset’ini Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002’den bu zamana kadarki siyasetiyle karşılaştıralım. Sayın Erdoğan’ın 2002-2011 arası dönemi Batıcılık (Batı entegrasyonu) ile açıklayabiliriz. Avrupa Birliğine katılma hususunda yapılan reformlar, Batı ile birlikte sağlıklı ilişkiler yürütme vs. 2011-2016 arası dönem ise Arap baharı ile birlikte Panislamizm (İslamcılık) politikasının yürütülmesi. Ortadoğu’da yaşanan darbeler, kalkışmalar ve bunun üzerine Türkiye’nin ümmetin liderliğini üstlenici politikaları… 2016- sonrası  ‘milli’ söylem ve projelerle milliyetçilik (Türkçülük) akımının izlendiğini rahatça söyleyebiliriz. Yerli teknoloji ile üretilen askeri teçhizatlar, yerli otomobil çalışması vs. Sayın Bahçeli, Türkiye’nin yeni dönemini çok iyi okudu. Halkın Sayın Erdoğan’a karşı teveccühünün ve Erdoğan’ın kişisel karizmasının da farkında. Erdoğan şemsiyesi ile birlikte milliyetçiliğin iktidarda olacağına inanıyor. Sanırım Sayın Bahçeli’nin referandumda ‘EVET’ demesinin en büyük sebebi bu.

Sevgili okur, bu konuya haftaya devam edeceğiz gibi duruyor. Sağlıcakla kalın….