Siyasi hareketlerin rüştünü ispat edebilmesinin temel kriterlerinden biri “zamansal çevirim” testlerinden çıkmayı başarabilmesiyle ilişkilidir. “Zamansal çevirimi nasıl ifade etmek gerekir?” derseniz onu da izaha çalışayım. Zorlukları atlatabilme, krizlerden başarıyla geçebilme kabiliyetidir.

Bu, devletler ya da imparatorluklar tarihinde çok daha büyük çaplı “yükseliş ya da çöküş döngüsü”nden çıkmayı ifade ederken siyasi partiler açısından da kendi çaplarına göre bir duruma tekabül edecektir.

Bir siyasi partinin muhalefette ya da iktidarda olma durumuyla da yakından ilintili olacak bu zamansal döngü şiddeti, seçmene ya da bir ülkenin toplumuna önemli mesajlar verir. Bu krizlerden başarıyla gücünü test ederek çıkan bir hareket, o oranda güven kazanır ve liderine de karizmatik bir vasıf kazandırır. Döngüden çıkamayan siyasi hareketler ise zamanın derinliklerine terkedilmiş olur…

Aslında AK Parti’nin bu zamansal döngü testleri, Türkiye içinde geçerli olmuştur. Zira AK Parti iktidar da olduğu için, testlerden başarıyla çıkarken iktidarını da ülkeyi de güçlendirmiş oldu…

AK Parti’nin devletler tarihi açısından oldukça kısa sayılacak geçmişine baktığımızda, bu kısalığına zıt bir zamansal döngü sıklığı da görebilirsiniz… Bunları hatırlamak gerekirse şöyle ifade edebiliriz; tabi bu tamamen şahsıma ait bir zamansal döngü analizidir ve yoruma açıktır.

1.      2007 e-muhtırası. Bu muhtıra, darbeler tarihinde görülmeyen bir dirençle bertaraf edildi ve ilk döngüden kimsenin beklemediği bir cesaret ve dirençle çıkıldı… Toplum darbelere direnilebileceğine dair ilk tecrübesini yaşadı bu vesileyle…

2.      2009 küresel krizi ve onun yansımasıyla oluşan yerel seçimlerdeki oy kaybı… Bir sonraki seçimde bu döngüden de oyunu artırarak çıkan bir AK Parti…

3.      2013 Gezi olayları… Bu hadiseler bir iktidar için kolay olmayacak türdendir… Nereye evrilebileceği kestirilemez. Fakat iradeli bir yönetimle bu döngü de aşılmıştır…

4.      2013 17-25 Aralık “Yargı Darbesi”. Çok derin yankıları olan ve bir ülkenin iktidarının kumpasla mahkûm edilmeye çalışıldığı ciddi bir döngüydü… Böylesi bir testten başarıyla çıkmanın en önemli gücü iktidara ve onun liderine olan güvene bağlanabilir. Zira hemen akabinde yapılan seçimlerden büyük bir başarıyla çıkan AK Parti bu tezi desteklemiş, seçmen olan-bitene itibar etmemiştir…

5.      15 Temmuz: Bu test en büyük test olmuştur demek yanlış olmaz; AK Parti kısa tarihi açısından… Bu test hem AK Parti’nin hem de Erdoğan’ın durduğu zemini güçlendirmiş ve iktidarla olan ilişkisini de perçinlemiştir…

Adeta bir kader birliği oluşturan bu testlerden sonra, seçmenle AK Parti ya da Erdoğan arasında çok farklı bir sinerji de oluştu… Seçmen zaman zaman eleştirse de, bazı icraatlar hoşuna gitmese de, işlerin yine aynı noktadan çözülmesi gerektiğine dair bir kabul de var sanki…

Bir Ak Partili belediye başkanı nezaketini kaybettiğinde veya başarısız olduğunda, muhalefetten birinin gündeme gelmesi beklenirken bunun tam tersi oluyor ve onun alternatifi yine Ak Parti içinden birisi olarak değerlendiriliyor…

Bu noktada yıprananın Ak Parti zihniyeti değil, nezaketini koruyamayan, başaramayan bireylerin olduğu gerçeği ortaya çıkıyor… 16 yıllık Ak Parti geçmişi bunun en canlı şahididir.

Kişilerdeki yıpranmaları fark eden ve iç restorasyonlarını başarıyla gerçekleştiren, seçmenin kendi içinde konuştuğu huzursuzluk zeminlerini de lider boyutunda dillendirebilen Ak Parti,bu tarzıyla teveccühü kendinde toplamayı bu güne kadar başardı…

Yeni seçimler için de ciddi mesajlar alınmış, sorunlar da konuşmalara yansıdığı kadarıyla fark edilmiş görünüyor… Elbette muhalefetin tutumlarının da belli oranda etkileyeceği seçimlerde gerçek etkinin Ak Parti’den ve ona katalizör olan Cumhur İttifakı’ndan geleceği şimdiden belirginleşti diyebilirim… Seçime kalan süreyi de göz ardı göz ardı etmiyorum… O sebeple bu analizimi şahsen de adım adım test edeceğim elbette…