Bunu tespit etmeye çalışmadan önce, daha iyi olabilmek tanımı kim göre nasıl şekil alır ona bir bakmamız lâzım. Özgüvensiz birisinin ihtiyaç hissettiği yaklaşım biçimi ile, özgüvenli, aklını geliştirmiş, ne yapacağını bilen birisinin ihtiyaç hissettiği yaklaşım biçimi farklıdır. Anne babasından sevgi göremeden ve hatta zarar görerek büyümüş birisinin kendine ve kendisinin dışındakilere bakışı ile, anne babası ile mutlu bir çocukluk geçirmiş, kendisi de mutlu birisinin kendisine ve kendisinin dışındakilere bakışı farklıdır. Yani insanın kişilik yapılanması nasıl oluşmuş, en önemli kayıtların yapıldığı bebeklik ve çocukluk döneminde neler yaşamış ve bu yaşadıkları kendisinde nasıl bir inanç ve düşünme biçimi oluşturmuş ise, bunlara göre, şahsın istediği ve beklediği şeyler değişir.

Bencil bir tutum içinde büyütülmüş birisi, hep kendi istedikleri olursa kendisini iyi hisseder. Parayı ve konforu hayatın merkezine almış birisi, ancak hayalindeki hayat standartlarına ulaştığında ve bu artarak devam ettiğinde mutlu olur. O zaman, insanın evliliğinde ulaşmak istediği yere doğru baktığını ve o yöne doğru ilerlemek istediğini hesaba kattığımızda, her insan zihnindeki kriterleri hayata geçirmek için gayret eder. Bu durumda da eşlerin aynı yöne mi, farklı yöne mi baktıkları devreye girer. “Yakışıklı” ya da “Çok güzel” diye, “Babası çok zengin” diye, “Makamı mevkisi iyi” diye, “Ben aşık oldum” diye, hayata bakış açısını bilmeden, birlikte uygun adım yol yürünebilir mi bunun arayışı içinde olmadan evlenilirse, ortaya ne tür bir evlilik çıkacağını sadece Allah (cc) bilir.

Derdi davası olan bir insan, aynı paralelde olan birisi ile mutlu olabilir. Yani önce insan olabilmemiz, insanca yaşayabilmemiz, birlikte önce ve mutlaka Allah’ın (cc) kuralları doğrultusunda hareket edebilmemiz için, önce kişisel alt yapımızı düzeltmeliyiz çünkü refleksif hareketlerimizi onlar oluşturuyor.

Diyelim ki bu var, ondan sonra en acil olması gereken şeylerden birisi doğru bilgi kaynağı ve kişinin bununla irtibat derecesi. Mevlana Hz. “Bir insanın değeri aradığı şeydir” der. Arayış niyeti ortaya koyar ve o yönde ilerletir. Bu eğer, ben nasıl daha iyi bir insan, iyi bir kul olabilirim sorusu ile oluşuyorsa, buradan Allah’ın (cc) izniyle iyi bir sonuç çıkması kuvvetle muhtemeldir.

Şimdi, ailede huzurlu bir ortam, mutlu bireyler olsun diyorsak, önce oluş ve bozuluş kanunlarına göre hareket etmeliyiz. Yani kavli duamıza mutlaka fiili duamızı da eklemeliyiz. Biz insanlar dışarıda zaten iyiyiz, asıl içeride nasıl daha iyi, hoşgörülü, sabırlı, özenli ve duyarlı olabiliriz, bunun eğitimini almalıyız. Kendi içimizdeki kendimize bakışımızı iyileştirmeli, niyetimizi gözden geçirmeli ve davranışlarımızı karşımızdaki ne yapıyorsa ona göre değil, Allah’ın (cc) bizim nasıl davranmamızı istediğine göre ayarlamamız lâzım. Sevilmek istiyorsak önce sevmeli, değer görmek istiyorsak önce değer vermeli ve anlaşılmak istiyorsak önce anlamalıyız. Çünkü hayat hiçbir zaman alış veriş değildir ve fakat daima veriş ve alıştır.