“Ağzını gırdımın garibanlığı.” TRT 1’de yayınlanan Yeşil Deniz adlı dizide duymuştum bu cümleyi. Sık kullanılan bir replikti, diziye özel şarkıydı da aynı zamanda. Hatırlarsınız, yaşlı bir teyze domates satıyordu. Zabıtalar gelip domateslerini dökmüştü. O videoyu izlerken gazetemizin sitesinde, aklıma bu replik gelmişti. Sonra, geçenlerde, başka bir ilde yine zabıtalar bu sefer de bir kardeşin incirlerini döküyorlardı yere. Dilimde yine bu replik. İnsanın rızkını kazanmalarına saygıları yoktu, anladık da, nimete de mi saygı kalmadı be? Onca incir, domates yere atılır mı? Muhtemelen bu yaptıklarını kanunlara dayandırıyorlardı, o yüzden içleri rahattı. Kanunen meşru olan her şey helal midir peki? Şans oyunları da meşru ama haram. Kimin umurunda? Bizim olmayan sistemin içinde, erimişiz haberimiz yok. Zabıta beyler işlerine özen gösteriyorlar. Hiçbir vergi kaçakçısı zenginin önünde görmeyiz ama onları. Güçleri garibana yeter. Bir futbolcu örneğin; ruhsatsız silah taşıyabilir, evli bir kadına sarkıntılık edebilir, ruhsatsız silahıyla birini tehdit edebilir, mekân basabilir ama gariban domates satamaz! Kürt müsün? Kendi çocuğunu Fransa’da özel okulda okutanlar, garibanın çocuğunu dağa kaçırır!
Buraya has değil ki. Dünya bunun üzerine kurulu. BM’de Greta konuşur, ağlar, sızlar, alkış toplar. Bir gün Filistinli bir çocuk konuşturulmaz. O mikrofon Suriyeli, Arakanlı, Iraklı, Afgan bir çocuğa uzatılmaz hiç. Doğu Türkistanlı zaten anılmaz bile, yok hükmündedir. Onlar da bu dünyanın garibanı işte.
Oysa garibandır ayakta tutan. Bu memleketi garibanlar ayakta tutuyor. Şehit gelir, garibanın evinden. Şahadet en çok tarhana kokan evlere yakışır çünkü. Sosyeteden şehit çıkmaz. Türkiye operasyona girdi. YPG’yi mezara gömdü. Oraya giden askerlerimiz “ailelerimiz beklemesin” diyerek gitti. (Allah yardımcıları olsun. Zafer Allah’ındır!) Buna kim itiraz etti? Cihangir solcuları. PKK’nın şehit ettiği garibanlar için tek cümle kurmayan Taksim devrimcileri, şampanyalarını yudumlayıp savaşa hayır dediler. Demiştim; bu memleketi garibanlar ayakta tutuyor. Halil KANTARCI FETÖ’cüler tarafından şehit edildiğinde 28 Şubat’tan beri süren mahkemesi daha bitmemişti. Eren BÜLBÜL’ler ayakta tutuyor. “Benim çocuklarım geçen sene sınava giremedi, parasını yatıramadım. Mademki ben bu ülkeyi seviyorum, o zaman çocuklarım okuyacak” diyen; günde beş saatten fazla uyumayan kâğıt toplayıcısı amca ayakta tutuyor bu memleketi.
Ama bir şeyi kabul edelim: Gariban hep gariban kalıyor. Mahkemede de gariban, iş ararken de. Bazen isyan ediyorum bu yüzden: Bu memlekette her şey ol gariban olma diyorum. O nasıl olacak? Biz ne bilek beyim büyükler bilir diyorum Karakoç gibi.
Bu memleketi garibanlar ayakta tutuyor da keşke biraz da bu memleket garibanları ayakta tutsa. Sonra aklıma geliyor. Biz Kureyşli kuru ekmek yiyen kadının oğlunun ümmetiyiz.
Zaten Allah da garipleri sever. Bu din de garip gelmiştir.
Harabat ehlini hor görme şakir. Defineye malik viraneler var.
Müslüm Baba’yı da unutmayalım: Yakarsa dünyayı garipler yakar!