Hemen her konuda olduğu gibi çözüme yönelik kalıcı ve geleceği inşa edecek cümleleri ısrarla söylemek, aktüel ezberin dışında kalıyor. Bu, insanların duymak istediklerini değil, zihinlerini yormalarını gerektiren farklı perspektiflerden bakmaya onları zorlamak gibi oldukça güç bir çabayı ve anlaşılamama gibi bir riski almayı gerektiriyor. Operasyonların sürdüğü şu sıralarda çoğunluğun cephe haberleri dışında konuyla ilgili farklı bir şeyler duymak istememesi belki de normal olanı. Fakat bu ortamlar, bazıları için normalin dışında düşünmenin kapılarını araladığından oldukça faydalı olabiliyor.

Ortadoğu haritasını dünyanın öbür ucundan oryantalist/akademisyen/politikacı rengârenk bölerken şüphesiz “sanat” yapmıyor. Haritaya bakarak birileri her bir renk tonundan “nasıl bir kavga çıkarırım”ın derdinde. Etnisite, mezhep, lehçe, diyalekt (şive) temelinde bütün farklılıkları iştahla derinleştiriliyor. Bunun nesnesi olan insanlar olanları fark edemiyor bile.

Anadolu’yu, Türkmen, Zaza, Kürt, Laz, Çerkes adlarıyla renklendirdikten sonra yine mezheplerine göre ayrıştıran haritalar internette dolaşıyor. Türkleri, Türkmen, Yörük, Tahtacı, Tatar, Karapapak, Karaçay vs. diyerek mikro-etnik seviyede, sonra da Alevi-Türk Türk, Sünni-Türk diyerek mezhep temelinde bölen haritalar hiçbir iyi niyet emaresi taşımıyor. Bunlar başlangıçta iyiniyetli akademik tespit çalışmalarıyken, Irak ve Suriye haritalarında olduğu gibi renklendirilmiş bölgeler, ince planlarla bölündüğünde gökkuşağının bütün renkleri giderek tek bir renge, kan rengine dönüyor.Çünkü, cehalet, az gelişmişlik, bilgi kirliliği, algı yönetimi ve dezenformasyon, kitleleri problemleri akılla çözme zahmeti yerine sopa ve bilek zoruyla çözmenin aldatıcı kolaylığına itiyor.

Ortadoğu’daki küresel patronaj, varlıklarını oluk oluk akan insan kanına borçlu. Dünyanın kadim şehirlerini barındıran en eski yerleşimlerine sahip Irak ve Suriye’de 20 milyon insanın asırlardır yaşadıkları evlerinden bir çırpıda sürgün edilmeleri hepimizi için ibretlik.

Küresel güçlerin Ortadoğu’daki etnik dizayn ve enerji politikalarının temel manivelaları, 500 yıldır yaşanmayan Şii-Sünni ihtilafının hortlatılması; etnik temele indirgenerek zoraki çıkartılan Türk, Kürt, Arap sürtüşmeleridir. Ortada akan kan Arap, Kürt, Türk, Şii veya Sünni her kimsede kıpkırmızı insan kanıdır.

Benzerliklerden çok farklılıklara bakarak ayrıştırmak, az gelişmiş toplumların tipik tavrıdır.Yüzlerce yıl mezhep savaşlarıyla birbiriyle savaşan Avrupa devletleri, Avrupa Birliği gibi büyük bir projede birbirine benzerlikleri ve ortak çıkarları üzerinden buluşmayı başarırken Doğunun geri kalmış halkları, en küçük ayrılıkların üzerine ayrıştırıcı büyük kimlikler ve kavgalar inşa etmenin cezbedici bir zehirli bal sunduğunun farkında değiller.

PKK’nın kanlı çıkışına kadar Anadolu’nun Türkmen, Kürt, Çerkez, Laz gibi alt kimlikleri hafif bir anlamda memleket ayrımı kadar insanların zihninde yer tutuyordu. Örgütlerin kan döküşüyle araya sokulan kan, devletlerin hazırlıksız ve stratejisiz adımlarıyla kronikleşen yaralara dönüştü ve kardeş halkların arası profesyonellerin tezgâhları ve amatörlerin hatalarıyla açılmaya devam etti.

Örgütler bir Kürt’ün Ermeni ve Fransız’la kardeş olduğunu; Zerdüşt’ün “ataları” olduğu propagandasını yaparken Fransa’da dil enstitülerinde Kürtçe’deki on asrın üzerinde varlığını sürdüren Arapça, Türkçe ve Farsçadan alınan ortak kelimeler ayıklanıyordu. Böylece coğrafyasına yabancılaşmış ve uzaklaşmış, Müslüman Kürt halkının kimliğine yabancı aşılama ve başka bir kültür enjekte ediliyordu.

Farklılıklar ve kimliklerin kavga sebebi olması, kavgaya yol açmasını sağlamak kolaydır. Ayrıştıran küçük farklıklardan çok benzerlikleri arayıp bulmak, omuz omuza beraberlikler ve kardeşlikler çıkarmak için emek ve gayret gerekir. Ama bu gayret Allah’ın bizi hem insan kardeşi, hem din kardeşi kılan açık buyruğunun gereğidir.

Yurtdışına çıkan her Türk vatandaşı, alt kimliği ne olursa olsun en fazla birbirlerine benzediklerini fark ederler. Açıkça iddia ediyorum ki, Kürt’ün en fazla benzediği Türk’tür. Türk’ten en fazla benzediği de Kürt’tür. Kültürden dış görünüme, mutfaktan adetlere kadar Batı Anadolu’nun herhangi bir köyü ile Kürtlerin yaşadığı diğer bir Anadolu köyü arasında dil dışında bana göre pek de bir fark yok.

Aynı bölgede Kürtleşen Türkmenler, az da olsa Türkleşen veya Araplaşan Kürtler olduğunu bilmeyen var mı? Karakoyunlu Türkmenlerinin iki aşireti olan Badılı (Beydilli) ve Şadılı (Şadelli) aşiretlerinin bir kısmı Türkçe, bir kısmı Kürtçe konuşuyor; aynı aşiretin yarısı Alevi, yarısı Sünni ve herkes birbirine ne kadar da benziyor. İnsanlar, kardeşlik hukuku içinde birbiriyle yan yana yaşarken tarihi sebeplerle birbirine normal olarak karışmışlar. Ortak aileler kurulmuş, iş ortaklıkları kurulmuş. Kardeş halklar her yerde yan yana yaşıyor. Bu beraberlik bozulduğunda, zarar görmeyen kimse kalmaz. Araçlar bozulduğunda nasıl fabrika ayarlarına dönmek en doğru çözümse, herkesin fabrika ayarlarına dönmesi de huzur için şart.

Cesaretle söylemeliyiz ki, Türk’e kardeş olmak yerine, Amerikalıya veya Rus’a “hazır kıta asker” olmayı tercih etmek makul bir Kürt için onur kırıcıdır. Aynı, cümleyi tersinden okuyarak benzerlerini Türk, Arap ve diğerleri için de kurabiliriz.

(Devam edeceğiz…)

Afrin Operasyonu ve Kürt halkının rotasına dair çağrışımlar (1)