Marcin Wichary yazısına; hiç Türkiye’ye gitmediğini ve hatta Türkçe ve Türkiye ile ilgili neredeyse hiçbir şey bilmediğini fakat Türkçe F klavyenin “dünya üzerindeki en büyüleyici tuşlama düzenine” sahip olduğunu keşfettiğini belirterek başlamış. Bu şu açıdan önemli; dile, dili konuşan insanlara ve dilin konuşulduğu ülkeye dair bir önyargısı yok. Wichary, F klavye ile haşır neşir olurken fark ettiği ve gözlem fırsatı bulduğu beş şeyi okurlarıyla paylaşmış. İşte o beş şey:
1- QWERTY’ye mahkum değiliz.
QWERTY düzeni katipler çok hızlı yazıp daktiloları bozdukları için onları yavaşlatmak için tasarlanmıştı. Bizim ise artık böyle bir sorunumuz yok. Üstelik bu harf düzenini alfabesinde farklı harfler bulunan diğer dil grupları da takip ettiler. Türkler ise farklı bir şey yaptı. 1955 yılında, harf kullanım yoğunluklarını dikkate alarak bir klavye tasarladılar. Şu an Q klavye kullanıyorum ve sağ elimin işaret parmağı altında “J” harfi duruyor. İngilizce kelimelerin sadece % 0,05’i “J” jarfi içeriyor. Ne işi var bu harfin parmağımın altında. F klavyede ise en çok kullanılan karakterler sağ elimin altında. Nefis bir şey !
2- Noktalı harfler her zaman “ikinci sınıf vatandaş” değildir
Genellikle Roman/Latin alfabesinden türeyen alfabeler, İngilizceden noktalı harfleriyle ayrılırlar. İspanyolcada ‘ñ’, Çekçe de bir dolu harf türetilmiştir. Bu ekstra harfleri önemsiz addetmek ve ikinci plana atmak her zaman mümkündür. Özel karakterleri tuş kombinasyonlarına bağlamak gibi. Fakat Türkçe öyle mi ya? Türkçede mesela ü ve ş harfleri c, v, p harflerinden daha çok kullanılır. Bu yüzden de bu harfler F klavyede hak ettikleri yerdedirler. Yani Türkçe klavye adeta bize ‘Dilimizle gurur duyuyoruz ve ona hak ettiği saygıyı göstermeliyiz’ diye haykırıyor.
3- Her dilin çılgın bir sırrı vardır.
İngilizce ve benzer pek çok dilde i harfi büyüdüğü zaman I’ya dönüşür. Ancak Türkçede i harfi büyüdüğü zaman yine İ olur; bu arada I diye bir harf de kendi varlığını sürdürür. Ve onun küçük harfi ne dersiniz? Evet tahmin ettiğiniz gibi: ı. Noktalı i ve noktasız ı bir ahenk içerisinde aynı anda var olur ve bu iki harfe klavyede iki ayrı tuş tahsis edilmiştir. Ne kadar çılgınca değil mi? Tıpkı karşı şeritte araba sürmek ya da sıcaklık ölçmek için farklı bir birim kullanmak kadar…
4- Bazen başka dillerin de düzene uydurulması gerekir
Türkçe daktilo düzeninde Türkçe alfabede olmayan Q, W, X gibi harfler es geçilmemiş. Bu harfler uzak ve erişilmesi zor bir köşeye atılmış olsalar da yine de varlar.
5- Bir kurban gerektiğinde ilk gidecek olan “noktalamalardır”
Türkçe klavye düzeni İngilizce klavye düzeninden sayısal olarak farksız. Eşit sayıda satır ve sütun var. Farklı karakterler eklendiği için bir şeylerin kurban edilmesi lazım. Bu şeyler genellikle noktalamalar oluyor. Fakat Türkler enteresan bir şey yapmışlar. Daktilo düzeninde “1” yok, “!” yok. 1 yapmak için küçük “L”yi “!” yapmak için tırnak işareti altına nokta basmayı yeterli görüyorlar. Zekice.
Marcin Wichary’nin şahane metninin tamamına ve Tevfik Uyar tarafından yapılan Türkçe çevirisine “Medium.com” sitesinden ulaşabilirsiniz.
Kullanmak zorunlu ama uygulayan yok
2013 tarihli Tayyip Erdoğan imzalı bir genelgeyle 2017 yılı sonuna kadar tüm kamu kurumlarında F klavye kullanımı mecburi hale getirildi. Bunu yanında MEB ile koordineli çalışılarak F klavye eğitimleriyle ilgili müfredat oluşturulması ve okullarda uygulanması kararlaştırıldı. Fklavye.org.tr internet sitesiyle eğitimlerin yaygınlaştırılması planlandı. Genelge iyi niyetli ve güzel ama 2013’ten bu yana bu genelgenin uygulanmasıyla ilgili adımların atılmadığını biliyoruz. Flavye.org.tr diye bir site yok mesela. O site yoksa, kamu kurumları F klavyeli bilgisayarı kafaya takarlar mı merak ediyoruz.
Harflerimiz 1988’de ‘Latin 1 Harf Seti’ne giremedi
Türkçe için ideal klavye çalışmalarını ilk yürüten ve F klavyenin mucidi olarak bilinen İhsan Sıtkı Yener 1925 Afyon doğumlu bir daktilo öğretmeni. 1955 yılında tasarladığı F klavye 1963 yılında gümrükler kanununa eklendi. 1974 yılında ise ‘zorunlu standart’ oldu. Ve tüm daktilolar F klavyeye dönüştürüldü.
1955 yılında kendi dil yapımıza uygun klavye geliştirdik ama 1988 yılında Latin dillerinin alfabelerinde yer alan özel harflerin tanımlandığı “Latin 1” toplantısına temsilci yollamadık. (ya da yollayamadık) Bahane olarak “tahsisat yokluğu” denildi.
Yazan: Ertuğrul Fındık