Kur’an insanı yeryüzünün halifesi olarak tanımladı, Batı ise insanı “birey” olarak. Birey bugün bizim insanımızın da kullandığı bir tabir. Yuttuk bu zokayı. Birey olduğunu kabullenen insan bireyselleşmekte, dolayısıyla da bencilleşmektedir.
Bugün ihtiyarlar, genç evlilere “bir yastıkta kocayın” duasında bulunamıyor. Çünkü bugün Türk insanı “birey” ve o nedenle her bireyin kendine ait bir yastığı var. Batı’nın fikri yatak odamıza bile girdi. Bugün sahip olduğumuz “birey” kavramı bizi öylesine bencilleştirdi ki eşimizle aynı yastığa baş koymuyor, dolayısıyla da aynı yastıkta kocayamıyoruz. Bugün artık aileler aynı çorbaya kaşık daldırmıyor. Bugün her “bireyin” her yemekte kendine özel tabağı var, sadece kendisine ait o tabak. Annesinin, babasının bir kaşık bile alamadığı/paylaşamadığı bir tabak. Dolayısıyla bugün her birey kendi karnını doyurmanın peşinde. Köylerde Allahtan bu gelenek bitmedi, hala tek tabakta yeniliyor yemekler. Ancak köy sofrasında bir tabaktan yenilen çorba ile sekiz kişi doyarken, artık kentlerimizde herkesin kendi doyacağı kadar çorba almasına rağmen tabağına; insanlar doymuyor. Çünkü artık sofralarımızda bereket yok.
Bütün bunların tutmasının nedeni ise hazcılık. Buna ister haz deyin ister nefis, fark etmez. Bireysellik ile insanlar bencilliğin, kibrin hazzını tattı. Sadece ona ait olması bir şeyin, o “şey”e değil, doğrudan “o”na değer kattı/ değer kattığı zannedildi.
Bugünün anne ve babaları, ki özellikle anneleri, “Biz yaşayamadık, kızım/oğlum yaşasın” zokasını yuttu. Özellikle gençken; tadılmayan alkol, tadılmayan cinsel haz, tadılmayan uyuşturucu madde, tadılmayan gece hayatı kalmadı. İnsan hayata bir kere geliyor ve bütün bunları tatması için de en uygun dönem gençlik dönemi. Gençlik bitince evlenir, iş güç derdine düşer, sağlığı bozulur, insanlar ayıplar(…) gibi bahanelerle gençlik, gençlikte amel defterinin açık olmadığı yanılgısına düştü. Daha doğrusu anne, babalar bu yanılgıya düştü, evlatlar bu doğrultuda yetiştirildiği için hiçbir gencin aklına “amel defteri” diye bir gerçek gelmedi. “Birey” ve “haz”. Bu iki lanetli kelime bize ait ne kadar değer varsa silip süpürüyor. Artık insanlar bir birey ve kendilerinden önemli hiçbir şey yok. Sadakat, şefkat, sadaka, fedakârlık gibi kavramlar “insan” için önemli, “birey” için değil. Çünkü bencilseniz, fedakârlık yapamazsınız. Dolayısıyla bazı şeylere katlanamazsınız. Bu nedenle bu ülkede vatansızlığı savunan genç sayısı artıyor. “Birey” olan genç canını vermeye değer bir şey bulamıyor. Bu yüzden gün geçtikçe boşanma oranları artıyor. Çünkü “birey” olanın kendisinden önemli hiçbir şey yok. Hazzına engel olanı silme üzerine odaklı artık çağımız “birey”leri.
Biz bu zokayı yuttuk. Tükürecek durumda değiliz. Kusmamız lazım. Yoksa bizi zehirleyecek ve öldürecek. Ancak hazmedemedik de. Ne kusabiliyoruz, ne hazmedebiliyoruz. Tek gerçek var: O zoka bu boğazdan geçti.