Yunanlılar ulusal bağımsızlıklarının anlamını yeniden keşfederken eski Avrupa ders almaksızın aynı şeyleri tekrarlıyor

Sevgili Diriliş Postası okurları; geçen hafta neden yazmadığımı merak ediyorsanız, endişelenmeyin kötü bir şey yoktu. Bizim için büyük bir tatil olan Paskalya Bayramı vardı. Sizdeki Kurban Bayramı gibi biz de ailelerimizle akrabalarımızla ve arkadaşlarımızla bir araya gelme fırsatı bulduk.

Ne yazık ki, bayramımızın barış içerisinde geçmesine izin vermediler. Aylar öncesinden başlayıp şu ana kadar devam eden politik savaştaki iç ve dış çekişmeler bir an için bile durmadı. Gönüllü bir savaş muhabiri olarak konuyu değiştirmeyeceğim ve yazıma savaşın iç ve dış etkenleriyle devam edeceğim.

DIŞ ETKENLER

Zamanın kısıtlı olmasından kaynaklı, hükümet ve alacaklıları arasındaki müzakereye baskı yapan, şantajcıların ve kargaşaların arasında devam eden görüşmeler geçen aydan beri devam etmekte. AB Bakanları ve Merkez Bankacılarından, IMF temsilcilerinden tutun da bütün uluslararası kurumlar buna dair çeşitli yorumlar yapmakta. Dijsselbloem, Schauble, Juncker, Maskovici, Legarde, Draghi gibi önemli politik isimler de bu kirli oyunda oynayan figürleri.

Bu ifadeler ne masumdur ne de sadece kişisel görüşlerdir. Piyasa, borsa, hükümet tahvilleri, banka depozito akışı gibi politik tehditlerdir. Bugünün yeni liberal kapitalizmi, genellikle batılı olmayan ülkelerin karşı olduğu, AB ve IMF’nin kirli oyunu olarak gittikçe zalimleşmektedir.

SYRIZA yönetimine karşı olan yeni liberal elit, AB ve finansal kurumların politik projeleri, çok açık bir şekilde gerçekleşmektedir. Bizler sadece bekliyorken, tasarruf adı altında düzenlenen aslında bir kemer sıkma politikası olan poliçeleri kabul bile ederken, onlar gerekli olan ihtiyaç akışını sunmamak için anlaşmayı geciktirip bizi oyalıyorlar.

Önceki borçlar için ödenebilecek 7,3 milyar tranşı (Ağustos 2014’ten beri borçlu olan) piyasaya sürmeyerek gecikmenin limitlerine şehri yükleyen Yunan ekonomisinin gelişimini engellemeye çalışmaktalar. Hükümet tarafından ekonomide amaçlanan yenilik memnun edici olmadığından, böyle bir mazeret bulmuşlardır. Peki AB, IMF, Avrupa Merkez Bankası (ECB) neyi amaçlıyor?

-İşçilerin kontrolsüz bir şekilde işten çıkarmalarını önlemek için hazırlanan mevzuatı ortadan kaldırmayı,

-Eski hükümet tarafından usulsüzce kaldırılan toplu görüşme hakkının iade edilmemesini,

-VAT vergisini artırmayı,

-Emekli maaşını düşürmeyi ve emeklilik yaşını uzatmayı.

Genellikle diplomatik ve kibar bir dil kullanan Başbakan Aleksis Çipras anlaşmanın geçersizliğini açıklamak zorunda bırakıldı. “Şöyle ki… Ülkemizin finansal açıdan tehditlere ve şantajlara maruz kalmasını ahlaksızca ve kabaca izleyen (AB ve IMF içinde) birçok radikal görüş var…’’

İÇ ETKENLER

Uygulanan bu iç ve dış zorlamalarla, ülkedeki hükümet değişmeye başladı. Yunan halkının yükünü kısmen hafifletmeyi amaçlayan uygulamaları içeren kanun geçti, aynı zamanda Alman yanlısı muhaliflerin oluşturduğu bir uğultu baş gösterdi. Yunanistan birkaç gün önce IMF’ye 448 milyon avro geri ödedi. Alacaklılarının, ekonomik kuruluşların, burjuva topluluklarınca da bilinen, devlet hazinesinde henüz mevcut olmayan bir parayla Ağustosa kadar IMF’ye, ECB’ye ve diğer ulusal bankalara toplam 11,43 milyar Avro ödemek zorunda olan Yunan hükümeti, 12 Mayıs 2015’te 763 milyon avroluk bir ödeme yapmak zorunda.

6 büyük televizyon kanalı ve birçok radyo kanalı hükümet karşıtı yayın yapmaktadır, aynı zamanda devlet televizyonları da yayınlarına hükümet karşıtı olarak devam etmektedir. 20 ulusal günlük ve haftalık gazetelerden sadece 5’i SYRIZA yanlısı olarak yayın yapmakta. Finansal gazeteler ise hükümete karşı olarak bir tavır takınmaktadır. SYRIZA hükümetini destekleyen sadece bir radyo kanalı, bir günlük gazete ve bir de haftalık gazete vardır. Medya, ülke aleyhine olmasına ve Yunan halkının yüzde 70 daha fazla yoksullaşması anlamına gelse bile bu uluslararası kuruluşlara destek vermekte ve SYRIZA hükümetini bencil çıkarları için baskı altına almak istemektedirler.

SYRIZA hükümetini sevmedikleri çok açıktır. Peki neden?

Çünkü Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilmiş poliçeleri, yeni liberal kemer sıkma politikalarını sadece kelimelerle değil bunları uygulamayarak da reddeden ilk hükümetlerden birisidir. Aynı zamanda, SYRIZA hükümeti, seçim öncesi verdiği sözleri tutmak için çabalayan dünyadaki birkaç hükümetten birisidir. Verilen bu sözler ihtiyaca ve sosyal poliçelere bağlı olup sadece burjuva, bankerler ya da şirketleri kapsayan değil çoğunluğa hitap edecek şekilde düzenlenmektedir.

Geçirilen bu kötü günlerde Yunan halkı bir kez daha ulusal bağımsızlığın önemini kavramış oldu.