Altı yıl önceydi. Bugün gündemde olan ve konuşulan konuların neredeyse hepsi, o günlerde de gündemdeydi. Medya yine bildiğini ya da kulağına üfleneni manşete çekmekteydi. Bugünün melunları altı yıl önce pek bir makbul görülüyordu. Toplum olarak “meselenin ağaç olmadığının” idrakinde değildik. Yargının bağımsızlığı ile ilgili önyargılara sahiptik. Kurtlar, kuzu postuna bürünmüş beslenirken bizler de kaval dinlerdik.
Toplumun kahir ekseriyeti, Z kuşağından habersizdi. F kuşağını denilince “Gönül Fedaileri” akla gelirdi. Gençliğin meselelerine ve gençliğe, gündemin alt başlıklarında bile pek yer verilmezdi. Memlekette vaziyet böyleyken mesele benim gündemime girdi. Konu gençlerdi.
Birçoğunu yakinen tanıdığım, teşriki mesaimizin olduğu hatta muhabbetimizin dostluğa durduğu bir grup arkadaş. Hemen hemen hepsinin kimi bebek yaşta kimi okul çağında, ilgilenmeleri gereken çocukları var. Meslekî hayatlarında tırmanacakları yolun daha başındalar. Özel sektör piyasasının acımasız dişlileri arasında rızıklarının peşinde koşturuyorlar. Zamanla yarışır halde bir hayat yaşıyorlar. İşte bu arkadaşlar, tutup bu kadar hengâmenin içinde “Nasıl olur da gençlere yardım edebiliriz?” diye bir araya gelmişlerdi. Mevzu tam bir çılgınlık hikâyesiydi.
Uzun toplantılar, derin analizler, özel istişareler, saha çalışmaları, uzman görüşleri, çalıştaylar derken tam iki yıllık bir fikrî hazırlık dönemi geçti. En çok karşılaştıkları sorulardan ikisi: 1- Nerden bulacaksınız parayı ve desteği? 2- Kim bu grubun hocası, üstadı, şeyhi?
Cevapları hazırdı ve netti: 1- Sadece Allah’a güvendik. Para olmadan da Müslüman olunur. 2- Hocamız, şeyhimiz, efendimiz, üstadımız yok; derslerini dinlediğimiz hocalarımız, dua istediğimiz şeyhlerimiz, hürmet gösterdiğimiz üstatlarımız var.
Yedi iklime İslam’ın ışığını yaysın diye kurdukları derneğe/harekete “Yedi Hilal” ismini koydular. Hem de haftalarca istişare ederek. Yedi rakamının kesretten kinayesine gönderme yaptılar. Allah adına yola çıkan ve Allah’ın emrettiği yolda, emrettiği şekilde yürümeye niyet eden herkesi, Yedi Hilal’in bir tezahürü gördüler. “Yedi Tepeden Yedi Kıtaya” derken tepeye de kıtaya da razı olduklarını beyan ettiler. Şairin şiirindeki “Doğunun Yedinci Oğlu” olarak yaşamaya niyetlendiler. Geçmişin tecrübesi ve kökleri ile gençliğin dinamizmini buluşturmayı denediler. Durmadan okunup duran “Yedi Ayet” gibi, bıkmadan hak bildiklerini yaptılar. Ümmet coğrafyasına serpilmiş hakikat namına ne varsa başlarına tâc ettiler. Rengine ve yöresine bakmadan dillerinden düşürmediler.
Yedi Hilal Derneği/Hareketi kurulalı tam dört yıl geride kaldı. Geçtiğimiz hafta sonu yapılan 2. Genel Kurul toplantısı ile yönetimde nöbet değişimi yaşandı. Yeni dönemde lise ve üniversite gençliği ile esaslı işler yapma adına bir besmele daha çekildi. Gönüller tazelendi, niyetler yenilendi. Bizler ise kâh yanlarında kâh yakınlarında onlara ve Allah’ın dinine gönül vermiş cümle Müslümana karşı teveccühlerimizi yineledik. Allah yardımcıları olsun ve sayılarını arttırsın. İki soruya verdikleri cevaplarındaki sebatlarını daim kılsın…