“Cami” kelimesi, “toplayıcı, toplayan, kaplayan, Müslümanların ibadet gayesiyle toplandıkları yer, ma’bed” anlamlarına gelir.

Ancak bu mabetler, tarih boyunca sadece namaz ve benzeri ibadetlerin ifa edildiği yerler olarak kalmamıştır. Mektep, mahkeme, hastane olmuş; buluşma, görüşme, tanışma, istirahat ve istişare etme yeri olmuş; kültür meclisi olmuş.

Ancak günümüzde sadece namaz kılınan, namaz vakitleri dışında uğranılmayan mekânlar… Hatta birçok camimizin cuma namazları dışında cemaati yok… 

Gençleri, çocukları camiye getirmek, cami cemaati olma noktasında devamlılığı sağlamak için acil önlemler almamız lazım.

Ancak bundan daha acil bir konu ise camileri sahiplenen, camiye gelen üç beş çocuğu da kovmak, uzaklaştırmak için olağanüstü gayret gösteren, camiyi tapulu malı ve kafasını dinleme mekanı gören tahammülsüz, huysuz yaşlı sorununu halletmek… 

Yaşadığım bazı olumsuz örneklerden sonra huysuz, tahammülsüz yaşlıların camiye gelmesini yasaklama arzusu uyanıyor içimde!..

Osmaniye’nin bir mahalle camisinde ikindi namazını kılıyoruz. Dört oğlumu da alıp camiye gittim ki cami, cemaat havasını teneffüs etsinler; oradaki güzel ortamı, güzel insanları görsünler.

İki küçük oğlum, camide biraz koşturdu, hatta en küçüğü ben secdeye gidince evde yaptığı gibi sırtıma binip benimle kalktı, eğildi, selam verecekken de her zaman olduğu gibi gülerek kaçtı. Neyse baktım ki yaşlıların birkaçı homurdanıyor, çocukları alıp çıktım ve bahçede oturup tesbihata dışarıda devam ettim. Cemaat çıkmaya başladı. Yetmiş yaşlarında, sinekkaydı tıraş olmuş bir amca biraz da hesap sorar tarzda “Bu çocuklar senin mi?“ dedi, ben de” Bizim emanetler…” şeklinde karşılık verdim. “Şu ikisi neyse de şu ikisini getirme camiye, hocayı yanıltıp cemaatin huzurunu bozuyorlar!..” diye bir emir cümlesi kurdu. Sinirlendim ama saygısızlık etmeden” Amca bu çocukları şimdi getirmezsem yarın hiç getiremem, imam yanılırsa sehiv secdesi yapar, cemaat de Hak ile olursa halka kulak vermez.” dedim biraz da gülerek… Kızdı…” Ben albay emeklisiyim, bu konuları iyi bilirim, çocukların camide işi yok.” deyince tepem attı. “Bak amca, biri camiye gelmeyecekse çocuktan rahatsız olan yaşlı gelmesin, yaşlıdan rahatsız olan çocuk değil…” dedim. Adam, bağıra çağıra caminin avlusundan çıktı gitti…

Yine Osmaniye… Zorkun Yaylası’nda bir cami… Çocuklarla yine ikindi namazına gittik… Ben abdest alıyorum, en büyük oğlumla en küçük oğlum camiye giriyor. Daha camiye adımını atar atmaz yaşlı adamın biri dört yaşındaki oğlumu kolundan tutup dışarı atmaya kalkıyor. Neyse ki abisi yetişip elinden alıyor… Adam, bunu dışarı çıkar deyince oğlum da neden çıkacak diye karşılık veriyor. Camiye girdiğimde namaza durmuşlar, ben de durdum. Namaz bitti, tesbihata geçeceğiz, arkadan birkaç kişi “Burası çocuk yuvası mı?”, “Camide ne işi var çocuğun?” vb. şekilde sesli sesli homurdanıyor. Kalplerini kırmamak için kendimi zor tuttum. Tam camiden çıkıyorum, altmış yaşlarındaki imam yaklaştı yanıma… “Bu çocuklar, senin mi? Allah bağışlasın ama camide çok koşturdular, burası emeklilerin mekânı…” gibi şeyler söyledi. “Ne diyorsun Hocam, camiye gelmesinler mi?” dedim. Gelmesinler diyemediği için “Sen bilirsin tabii Hocam!..” dedi. Biraz da sinirlendim ve “Cemaatine baktın mı Hocam? Tamamı neredeyse altmış yaş üstü, bir tane çocuk ya da genç yok. Hâlbuki bunların torunlarıyla gelip camiyi şenlendirmesi lazım.” dedim.

Hem gençler, çocuklar camiye gelmiyor, serserilik yapıyor, farklı yerlere takılıyor diye şikâyet ediyorlar hem camiye gelenleri camiden soğutmak, kovmak için her şeyi yapıyorlar!..

Camiden çocukları kovanlara baktığım zaman çoğunluğu, emekli olduktan sonra yapacak işi kalmayıp “Bari camiye takılayım da gençliğim de yediğim haltları affettireyim.” zihniyetindeki kişiler!..

Kendisi gençliğini, zamanını farklı yerlerde geçirmiş olduğundan çocuk ve gençler için caminin, cemaatin önemini kavramaktan aciz… Bir tane çocuğu ya da genci camiye kazandırmamış ama belki onlarca çocuğu camiden, cemaatten, namazdan soğutmuş.

Camiden çocuk kovanlara, çocuklara bağırıp çağıranlara bakıyorum da çocuklara bakarken yüzlerinde ve gözlerinde sevgiden, şefkatten zerre emare yok. Çocuklara bakışlarından, tavırlarından ben ürküyorum.

Sonra da gençlerden, çocuklardan sınırsız saygı, hürmet, merhamet bekliyorlar. Affedersiniz de ne ektiniz de ne biçmeyi umuyorsunuz?

Peygamber Efendimiz (sav) ne buyurmuştu? “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!..” 

Bugünün çocuksuz camileri, yarının cemaatsiz camileri olacak!..

Diyanet, bu konuya daha çok eğilmeli…

Önce imamları, sonra cemaati bu konuda eğitmeli!..

Selam ve dua ile!..